Sayın Abdullah Gül, Türkiye Cumhuriyetinin 11'inci cumhurbaşkanı seçildi. Hem kendileri, hem ülkemiz, hem de milletimiz için hayırlı olmasını diliyorum. Bütün engellemelere, bütün ayak oyunlarına, bütün siyasi mühendislik projelerine rağmen demokrasi kazandı. Millet iradesinin bir anlamı olduğunu hissettik. Siyasi hayatındaki bütün basamakları başarı ile çıkan bu 'halk çocuğu', devlet bakanı, dışişleri bakanı, başbakan olarak görev yaptıktan sonra artık Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olarak hizmetini sürdürecektir. Sayın Gül, sadece devletin değil milletin de cumhurbaşkanı olacaktır. Milletin hassasiyetleri ile devletin hassasiyetlerini örtüştürebilirse çok başarılı bir cumhurbaşkanı olacaktır. Sayın Gül milletin cumhurbaşkanı adayı olmayı becermiştir. Arkasında partisi veya ordusu değil milletin demokrasi şuuru ve sevgisi olacaktır. "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" sözü bugün çok daha fazla anlam ifade etmektedir. Avrupa Birliği projesine gönül vermiş, Türkiye'nin tüm komşularıyla barış içinde yaşaması için çaba sarf etmiş, Ortadoğu ve İslam dünyasında demokrasinin güçlenmesi için çalışmış, devlet kurumlarının hassasiyetlerini iyi bilen, halkın değerlerini özel yaşamında yaşayan, halka yakın dürüst, samimi ve uzlaşmacı bir kişilik köşke taşınıyor. Önümüzdeki dönemde bu görevde ülkemize çok önemli hizmetler vereceğine tüm kesimlerin cumhurbaşkanı olmaya gayret edeceğine ve 'cumhuru' kucaklayacağına inanıyorum. Kendilerine bütün kalbimle başarılar diliyorum. Ülkemize Çankaya köşkünde hizmet veren Ahmet Necdet Sezer'e de bir vatandaş olarak hizmetlerinden dolayı teşekkür ediyorum. Benim penceremden sayın Sezer; eksileri artılarından fazla olan bir cumhurbaşkanıydı. Kırmızı ışıkta duran, alış-verişini kendi yapan, tasarrufa riayet eden cumhuriyet değerlerinin korunmasında titizlik gösteren kendisi ve çevresi hiçbir şaibeli işe bulaşmayan Sezer'i takdir ettik. Ancak içine kapalı cumhura sırtını dönmüş, halktan kopuk, demokrasi ve özgürlüklere önem vermeyen Sezer'i sevmedik. Sezer devletin başı olmayı tercih etti, milletin başı olmayı denemedi. Köşkün kapılarını millete kapattı. Yurt içi gezilerine çıkmadı, uluslararası ilişkilerden uzak durdu. Türkiye'nin dış ilişkilerinde pasif kaldı. Fevri çıkışları ile ekonomik krizleri tetikledi. Türkiye'nin en önemli meselelerinde köşkün duvarlarını, kapısını kapattı, kayboldu. AB meselesi, Kıbrıs meselesi, 1 Mart tezkeresi, terör belası gibi önemli konularda sessiz ve pasif kaldı. Devlet kurumları arasında uyumlu çalışmayı sağlaması gerekirken bazı kurumları yanına, bazı kurumları da karşısına alarak tarafsızlığını yitirdi. Ana Muhalefet partisi lideri gibi davrandı. Hem sayın Erdoğan ile hem de Sayın Ecevit ile geçinemedi. Önüne gelen yasalarda tercihini özgürlüklerden, demokrasiden yana değil, devletin 'insanlar üzerindeki' kontrolünün sürmesinden yana kullandı. Ülkenin dış politika mesaisine ortak olmadı. Tüm bunlara rağmen ülkemize hizmet etmiş her insan bizim için muteberdir. Güle güle sayın Sezer, hoş geldin sayın Gül...