Hrant Dink cinayetinin sorumlusu kim?

A -
A +

Gazeteci Hrant Dink'in cenaze törenini televizyonlarda izleyebildim. Çok arzu etmeme rağmen cenaze törenine gidemedim. Toplumun her kesiminden onbinlerce insan cenaze töreninde tek yürek olmuştu. Farklı kesimlerden, farklı düşüncelerden binlerce insan törende bir araya gelerek; farklı düşünceleri, farklı inançları ve farklı giyim-kuşam tarzlarını ecdadımızın yaptığı gibi bir arada yaşatmak istediklerini, bu hain saldırıyı planlayanlara ve psikolojik atmosferini hazırlayanlara ve tüm dünyaya haykırdılar. Bütün Türkiye uğurladı onu. Söylediği gibi toprağından ayrılmadı. Biz onu öldürmekle Türkiye'yi öldürdük. Bu kurşunlar gerçekten Türkiye'ye sıkıldı. Onu vurduranlar geleceğini hedef aldı. Bu siyasi cinayetin sorumluluğunu dış güçlere atmak kolaycılığa kaçmak tek başına doğru değil. Onu biz öldürdük derken; söylemek istediğim bu cinayetle ilgili bizim sorumluluğumuzu sorgulamak. Öncelikle kendimizden başlayayım. Bu cinayetin psikolojik atmosferinin oluşturulmasında yazılı ve görsel medyanın katkısı yok mudur? Şiddeti kendi çıkarları için kullanan, içi boşaltılmış ve ucuzlatılmış bir milliyetçiliği pompalayan film ve dizilerin rolü yok mudur? Farklı düşünen, farklı konuşan, farklı bir öneri getiren herkesi hain, iş birlikçi, satılmış, ajan diye takdim eden, Türkiye satılıyor, vatan elden gidiyor diye köşelerinde toplumu kışkırtan bazı sorumsuz köşe yazarlarımızın bu cinayetin altyapısını teşkil eden iklimin oluşturulmasında katkıları yok mudur? Siyasi partilerin bu işte günahı yok mudur? Bal gibi vardır. 301. maddenin kaldırılmasını engelleyerek ve seçim öncesinde âdeta bu konuyu istismar edeceklerinin sinyallerini vererek mahkeme salonlarında Hrant Dink'in hakaretlere, tacizlere maruz kalmasına sebep olmadılar mı? Âdeta her hafta verdikleri mesajlarla ülkeyi, insanlarımızı germediler mi? Sorumsuzca demeçler vermediler mi? Toplumun gerilmesine ve kutuplaşmasına katkı vermediler mi? Siyasi iktidarı köşeye sıkıştırmak, toplum nezdindeki güvenirliğini zedelemek için icraatlarını eleştireceklerine ulusalcılık duygularını körüklemediler mi? Sorumsuzca verilen demeçlerin gençler üzerinde oluşturduğu olumsuzlukları fark etmişlerdir inşallah. Bu olayda hükümetin sorumluluğu yok mu? Onların da var tabii. Muhalefetin tüm direncine rağmen 301'inci maddeyi kaldırmalıydılar. Düşünce ve ifade özgürlüğü alanında devrim niteliğinde reformlar yapmış olan bir hükümet, 301'inci maddeyi kaldırmalı idi. Bu suçlulara bir de son aylarda Karadeniz'de cirit atan yabancı istihbaratçıları da eklemek mümkün. Nasıl ki, Kahramanmaraş ve Çorum olayları öncesinde bu illerde cirit attıysalar şimdi de Karadeniz'e ilgi duyuyorlar. Bu cinayetin atmosferinin oluşmasına katkı verenlerin listesini uzatmak mümkün. Ama emin olun asıl olay, Türkiye'yi yönetme-yönlendirme ve imkanlarını kullanma gücünü kaybetmiş insanların-çevrelerin bu gücü yeniden elde etme hamlesidir. Danıştay saldırısının ikizidir bu. İki olayında arka perdesinde aynı insanlar aynı çevreler vardır. Eli kanlı vatan sevdalısı olunmaz. Olmaz olsun öyle sevda. Gerçek sevdalılar ortaya çıkmalı. Kuşları korumak için vakıf kurmuş bir medeniyetin çocukları olarak "ürkek güvercin gibiyim" diyerek bize sinyal veren bir güvercini koruyamadık. Yazarı-çizeri, fikir adamı, siyasetçisi, bürokratı, iş adamı kısacası herkes artık konuşurken, yazarken, mesaj verirken daha dikkatli, daha serinkanlı olmalı ve sorumluluğunu bilerek hareket etmelidir. Vatanseverlik, güç elde etmek koltuk kapmak için değil, karşılıksız olarak ülke için yapılmalı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.