Hükümete moral verelim

A -
A +

AK Partinin "gizli" bir gündemi var mı? AK Partililer takıyye mi yapıyor? Bu partinin üst yönetiminin Cumhuriyetin temel ilkelerini tahrip ederek Türkiye'ye "din odaklı" bir düzen getirme niyetleri mevcut mu? Bu partinin AB hedefi konusundaki ciddi çabalarının altında yatan asıl hedef ülkenin üniter yapısını bozma konusundaki gizli niyetlerini gerçekleştirme çabası mı? Bunlar cumhuriyetin laik yapısını değiştirmek mi istiyorlar? Bu şüphe, kaygı ve ön yargı içeren soruları çoğaltmak mümkün. Kamuoyunda bazı çevreler bu iktidara şüphe ve kaygı ile bakıyor. Hükümetin ekonomik alanda gösterdiği başarılı performans, ülkemizin yakaladığı siyasi istikrar, demokratikleşme alanında atılan önemli adımlar ve devrim niteliğindeki reformlar, AB yolunda alınan ve herkesi şaşırtan olumlu mesafe bir kenara itiliyor, bu parti mensuplarının geçmişteki siyasi çizgileri baz alınarak yaptıkları her hayırlı işe şüphe ile bakılıyor. Kısacası öküz altında buzağı aranıyor. İktidar değişimden yana "Biz Milli Görüş elbisesini çıkardık, eskiden yaptığımız hatalardan ders aldık, gittiğimiz yolun yanlış olduğunu gördük. Geçmişten çıkardığımız derslerle yeni bir hedef, yeni bir vizyon ortaya koyduk. Bu hedef, kişisel hak ve özgürlüklerin medeni dünya seviyesine çıkarıldığı, teşebbüs ve inanç hürriyetinin olduğu, ekonomisi güçlü, komşuları ile barışık olan ve AB'ye girmiş, laik-demokratik bir Türkiye hedefidir." Yukarıdaki ifadeler AK Parti yöneticilerine ait. İktidarın bir yıllık icraatını incelediğimizde, bu söylemleri ile çelişen bir uygulamaları da yok. Bilakis ülkemizi M. Kemal Atatürk'ün hedef olarak gösterdiği çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmak için tüm kabine neredeyse 24 saat esasına göre çalışıyor. 80 yıldır bu ülkenin geldiği nokta belli. Hamasi nutuklar atarak, mevcut statüko korunarak çağdaş uygarlık düzeyi yakalanmıyor. Halk artık "söylem"e değil "eylem"e bakıyor. 3 Kasım seçimlerinde değişim isteyen kitleler AK Parti'ye oy verdi. AK Parti de her alanda değişim yapmak istiyor. Ama bazı güç odakları, ayrıcalıklı yaşamaya alışmış bürokrasi ve bu mevcut durumdan beslenen, rekabeti sevmeyen yıllardır kendisine ayrıcalık tanınmış bazı sermaye çevreleri bu değişime karşı çıkıyor. Hem de asıl niyetlerini gizleyip ulusal hassasiyetleri kendine kalkan yaparak bunu yapıyorlar. "Türkiye'nin AB'ye girmesini istemiyorum, çünkü Türkiye bu Birliğe girerse ben gücümü, ayrıcalığımı kaybedeceğim" diyemeyenler, "Bu hükümet Kıbrıs'ı satıyor, Kıbrıs'ı sattırmayız" diye bağırıyorlar. Türkiye AB Müktesabatını tam olarak uygulamaya başladığında siyasi ve ekonomik gücünü, kamuoyundaki etkinliğini kaybedecek olan çevreler adeta el birliği etmişçesine her gün yeni bir kriz çıkarıyorlar. Rejimi tahrip niyetleri yok Eğer gerçekten bu kabine, ulusal çıkarlarımızı gözetmiyorsa, Cumhuriyetin temel ilkelerini tahrip edip rejimi değiştirme niyeti taşıyorsa hep beraber onları yerden yere vuralım. Ama ben ne böyle bir uygulama, ne de böyle bir niyet görüyorum. Tam aksine yüksek bir tempoda çalışarak alkışlanacak işler yapıyorlar. Başbakanın İslam Ortak Pazarı ile ilgili düşüncelerini ve İslam ülkelerinin liderlerine yaptığı değişim çağrılarını iki gündür basından takip ediyoruz. Bunlar da mı takıyye ürünü diyeceksiniz? Hangimiz Sayın Başbakanın ve kabine üyelerinin bizlerden daha az vatansever olduğunu ve bu ülkeyi bizden daha az sevdiklerini iddia edebiliriz? Bilakis çalışma tempolarına bakılırsa belki de bizden daha çok bu ülkeyi sevdiklerini görebiliriz. Artık kafamızı kumdan çıkarıp sapla samanı birbirinden ayıralım. Yakalanan bu siyasi istikrar Türkiye için bir şanstır. Bu şansı iyi kullanalım. Bu kabineye moral ve cesaret verelim. Verelim ki; yıllardır kangren haline gelen Kıbrıs'ta çözümü yakalasınlar. Verelim ki AB Sürecinde cesur adımlar atıp Aralık 2004'te müzakere tarihi alsınlar. Başbakanın, Dışişleri Bakanının ve ekonomi yönetiminin bir yıllık mesaisini mercek altına alın, o zaman kaygılarınızdan kurtulursunuz... Bu insanların ne "dine dayalı" bir devlet gibi özlemleri, ne de ulusal çıkarlarımızı tehlikeye atacak bir yapıları var! Ve işin iyi tarafı ekonomide ve demokraside Türkiye'yi Dünya Birinci Ligine çıkarmaya kararlılar. Onlara moral ve cesaret verelim...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.