Zaman su gibi akıp gidiyor. Dünyada ve bölgemizdeki gelişmeler baş döndürücü bir hızla devam ediyor. YAŞ toplantıları demokrasimiz açısından hayırlı olabilecek gelişmelerle sonuçlandı. TSK'nın hiç vakit kaybetmeden tüm enerjisini, teröristle mücadeleye vermesi gerekiyor. Şatafatlı devir-teslim törenlerini bir kenara bırakıp komuta kademesinin vaktini, mesaisini bu mücadeleye tesis etmesi gerekiyor. TSK, rejimi koruma görevini halka ve TBMM'ye bırakıp enerjisini, ülkeyi, milletin can ve mal güvenliğini korumaya harcamak zorunda artık. Bir ülkenin bir bölümünde, vatandaşlarının can ve mal güvenliği tehdit altındayken rejim tehlikede olsa ne yazar, olmasa ne yazar! Demokrasilerde vatandaşın güvenliği rejimin güvenliğinden önce gelir. Ayrıca silahlı bir güçle korunan bir rejimden de hayır gelmez. İyi bir rejimi millet kendi iradesi ile gözü gibi korur. Terörist gruplar ülkenin bir bölümünde cirit atarken, her gün bir yerde pusu kurarken, TSK'nın törene, bayrama ayıracak vakti olamaz. Benim yeni komuta kademesine önerim; Hiç vakit kaybetmeden giyin eğitim üniformanızı, gidin dağa çadırınızı kurun ve komuta ettiğiniz birliklerin yanında bu mücadele bitene kadar Ankara'ya dönmeyin. Terörle mücadelenin diğer boyutlarını devlet ve hükümet yürütüyor ama teröristle mücadeleyi diğer güvenlik güçleri ile birlikte TSK yürütmek durumundadır. Hükümetin enerjisini harcaması gereken 3-4 önemli başlık var. Bu başlıklar öncelik sırasına göre ekonomi, terörle mücadele, yeni anayasa ihtiyacının karşılanması ve Suriye dahil bölgemizdeki uluslararası gelişmelerin takibi. Kurulduğu ve hükümet etmeye başladığı ilk günden bu yana AK Parti iktidarlarının en başarılı olduğu alan ekonomi yönetimidir. Siyasi başarısında da bunun büyük payı vardır. Son aylarda ABD ekonomisindeki daralma Euro bölgesinde ecel terleri döktürüyor. Yunanistan'dan sonra İspanya ve İtalya'nın da iflasa sürükleneceği endişesi borsaları alt-üst etti. Ekonomide işler yolunda iken bunun değerini vatandaş pek fark etmez. Ama ekonomide işler bozulunca hükümetler ağızları ile kuş da tutsalar vatandaş nezdindeki itibar ve güvenlerini çok hızlı kaybederler. Bu nedenle, hükümet küresel risklerin Türk ekonomisine etkisini en aza indirecek tedbirleri hızla almak zorundadır. Bu konuda ekonomi yönetimi ve Merkez Bankası'nın aldığı cesur kararlar takdire şayandır. İthalattaki artıştan kaynaklanan cari açık hızla iyileştirilmelidir. Hükümetin önündeki ikinci önemli gündem maddesi terörle mücadeledir. Bu sorunun Kürt sorunu boyutu ile terör sorunu boyutu birbirinden ayrılmalı, T.C. Hükümeti hiçbir komplekse kapılmadan, korkmadan diğer siyasi partilerle de istişare ederek Kürt kökenli vatandaşlarımıza AB standartlarında bireysel ve kültürel hakları vermelidir. Terörist faaliyetler artsa da azalsa da bu gelişmelerden ayrı olarak bu yapılmalıdır. Kürt kökenli vatandaşlarımızın bireysel ve kültürel hak talepleri teröre endekslenmemelidir. Diğer yandan son 8 yılda yapıldığı gibi yatırımlarda teşvik ve desteklerde, sosyal destek projelerinde terörün istismar ettiği bölgelere pozitif ayırımcılık yapılmaya devam edilmeli, bölgeler arası gelişmişlik farkları azaltılmalıdır. Tüm bunlar yapılırken T.C. devletinin elindeki bütün imkanlar kullanılarak devlete, devletin askerine, polisine kurşun sıkan, vatandaşın can ve mal güvenliğini tehdit eden teröristleri yakalayıp adalete teslim edilmeli, direnenler etkisizleştirilmelidir. Yeni Türkiye'nin darbe şartlarında yapılmış bir anayasa ile yoluna devam etmesine imkan kalmamıştır. TBMM mesaisini ve enerjisini öncelikle bu işe ayırmalıdır. Bu çabadan kaçan siyasi partileri bu millet sandığa gömecektir. Olabilecek en yüksek uzlaşma ile ülkenin bu ihtiyacı artık karşılanmalıdır. Hükümetin önündeki en büyük problemlerden biri de Orta Doğu ve özelde Suriye'deki gelişmelerdir. Suriye'deki gelişmeler her alanda Türkiye'yi etkileyecektir. Ben Dışişleri Bakanlığımızın bu sorunun üstesinden geleceğine inanıyorum. Boş işlerle ve boş laflarla kaybedecek vakit yok.