İçinde bulunduğumuz hafta; 91 yıl önce Çanakkale Savaşı'nda kazandığımız önemli bir muharebenin yıl dönümü olması sebebiyle "Şehitler Haftası" olarak anılıyor. Çanakkale Savaşı bizim için gerçekten çok önemli. Çünkü Türk kuvvetlerinin 57.000 şehit, 100.000 yaralı, 10.000 kayıp, 21.000 hastalıktan vefat, 64.000 hasta olmak üzere 252.000 vatan evladının kaybı Cumhuriyet'in ilk yıllarına dek telafi edilemeyen eğitimli bir nüfusun şehadet şerbetini içmesine vesile olmuştur. Öte yandan bu zafer ile Kurtuluş Savaşı'ndaki mücadele de milleti motive etmiştir. Dünya savaş tarihinde özel bir önem verilir, Çanakkale Savaşı'na. Küçücük bir kara parçasına bütün gücüyle yüklenerek yorgun ama şerefli bir orduyu ezip geçeceklerini sanan güçlü devletlerin Mehmetçiğin kanı pahasına siper ettiği göğsüne çarpıp, paramparça olması elbette tarihin en şerefli köşesinde yer almayı hak eder. Türkiye Cumhuriyeti "İstiklal Harbi"nde verilen canların eseridir. Biz bayrağımızın rengini, sınırlarımızı, özgürlüğümüzü ve demokrasimizi harici bir otoritenin hediyesine değil şehitlerimize borçluyuz. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyetini, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra bağımsızlığını sömürgeci devletinin hediyesi ile elde etmiş devletlerle bir tutmamamız gerekiyor. Çünkü Türkiye, yedi düvele karşı bağımsızlık mücadelesi verilerek; tarihten silinme tehlikesine karşı şehitler verilerek kurulmuş bir cumhuriyettir. Milletinin uğruna canı pahasına savaştığı bir devletle, aniden bayrak sahibi olan, sınırları harita üstünde çizilen devleti bir tutmak elbette ki anlamlı olmaz. Sadece İstiklâl Savaşı'nda değil, daha sonrasında yaşanan ve Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığını ve bütünlüğünü tehdit eden her düşmana karşı Türk Silahlı Kuvvetleri benzer bir iradeyi sergilemiş, nice mensubu şehit, daha fazlası da gazi olmuştur. Bunun son örneği geçtiğimiz 20 yılda yaşadığımız ve pek çok şehidimize, gazimize sebep olan PKK terörüdür. Şehitlerimizi unutmayalım, gerekirse her vatan evladının birer şehit adayı olduğunu akıldan hiç çıkarmayalım. Hangi cephede, hangi vesileyle olursa olsun şehadet şerbetini içmiş her vatan evladını unutmamız, onları hayırla, fatihalarla anmamız boynumuzun borcudur. Satırlarıma Mehmet Akif Ersoy'un Çanakkale Şehitleri için kaleme almasına rağmen vatan için canını veren her Mehmetçiğin anısına okunabileceğini düşündüğüm şaheser mısralarıyla son vermek isterim: "Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı; Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı; Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin; Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin. Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam, Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam. Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer; O ne müthiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer... Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak, Boşanır sırtlara vâdilere, sağanak sağanak. Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmert eller, Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller. Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere, Sürü halinde gezerken sayısız tayyâre. Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler... Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!" Bu vatan için canını seve seve veren şehitlerimizin ruhu şad olsun.