İbre 2005 Ekimini gösteriyor!

A -
A +

17 Aralık'a çok kısa bir zaman kaldı. Bu satırların kaleme alındığı sıralarda AB ülkelerinin Dışişleri Bakanları, AB ülkelerinin liderlerine sunacakları metnin teknik detaylarını tamamlamak için bir araya geldiler. AB Dışişleri Bakanları bu toplantıda özü oluşturulacak konuları liderlere bırakacaklar. Türkiye'nin, 17 Aralık zirvesinden temel beklentisi; üyelik müzakerelerine başlanması için net bir tarih verilmesi ve müzakerelerin hedefinin tam üyelik olduğunun hiçbir şüpheye yer vermeyecek tarzda vurgulanması. Tarih liderlere bırakılacak. Gelişmeler tarihin kesin, net ve ikinci bir kararı gerektirmeyecek nitelikte olacağını gösteriyor. Ucu açıklık konusunda hedefin tam üyelik olacağı belirtildiği takdirde Türkiye'nin bunu kabulleneceği ifade ediliyor. Türkiye kararın, tam üyelik dışında asla bir çağrışım getirmemesine özen gösteriyor. Ankara'nın temel beklentisi net ve kesin bir tarih ve tam üyelik hedefi. Bunun dışındaki konular tali unsurlar olarak görülebilir. Bu tali unsurlarda gelinen son durum şöyle; Kıbrıs konusunda Türkiye'den diplomatik bir tanımlama beklenmiyor. Ancak, bu durum, "Ankara'nın beklentileri karşılanırsa, 'Ankara Anlaşması'nın uyum protokolünde esneklik gösterebilir, gerekli şartlar oluşursa, Ankara zirve öncesi uyum protokolüne ilişkin adım atacağı açıklaması yapabilir" şeklinde yorumlanıyor. Uzun geçiş süreleri, derogasyon ve kalıcı koruma önlemlerinin serbest dolaşımın yanında tarım ve yapısal politikalara da yayılması Türkiye'yi rahatsız ediyor. Türkiye'nin bundan 'özel ilişki' anlamı çıkar noktasında tereddüt taşıdığı belirtiliyor. Ortak görüş olarak; Türkiye bu madde için "AB'nin tek taraflı inisiyatif" olduğu çekincesi koyabilir deniliyor. Taslağın son şeklinde Türkiye ile müzakerelerin askıya alınmasını talep etmek yetkisi tekrar Avrupa komisyonu ile üye ülkelerin üçte birine verilirken, karar yetkisi de Avrupa Konseyi'nin nitelikle çoğunluğuna bırakılıyor. Bu olumlu bir gelişmedir. Zaman içinde çok şey değişecek Türkiye'nin girişimi ile 4'üncü taslağın lehimize yumuşatıldığı görülüyor. Ancak son ana kadar hiçbir şey garanti değil. Ama 17 Aralık'ta Türkiye'nin önüne konacak metni şöyle tahmin etmek mümkün; "Türkiye ile müzakerelere Ekim 2005'te başlanacak, müzakereler tam üyeliği hedefleyecek ama doğası gereği ucu açık olacak, sonucu garanti edilemeyecek." Asıl önemli madde de bu olacak. Bundan sonra ama diye başlayan tali unsurlar sıralanacak. Türkiye Ekim 2005'e kadar bir tarama sürecine tabi tutulacak ve en geç Ekim 2005'te de müzakereler başlayacak. İşte asıl zorluklar da o zaman başlayacak. Asıl uzun ve ince, çetin AB yolu o zaman önümüze gelecek. Ben ne çok olumlu ne de çok olumsuz bir karar bekliyorum. Ne siyah, ne beyaz, açık gri tonda bir karara da razıyım. 8-10 yılda çok şey değişecektir. Bugün önümüze şart olarak konan bazı konuların kendiliğinden lehimize değişmesi bile mümkündür. Türkiye son ana kadar elindeki tüm kozları kullanmalı, kararlılığını sürdürmeli ve bir son dakika golüne izin vermemelidir Ama önemli olan müzakere tarihi alıp müzakere masasına oturmaktır. 2002 Kopenhag zirvesinde önümüze Kopenhag siyasi kriterlerini koyan AB ülkeleri, Türkiye'nin iki yılda bu kriterlerin gereğini yerine getirebileceğine asla inanmıyorlardı. Türkiye, iki yılda bunu başardı, onlar da şaşırdılar, hazırlıksız yakalandılar. Şimdi kem-küm etmelerinin nedeni budur. Hele müzakereler başlasın, ben Türkiye'nin 7-8 yılda hazır hale geleceğine, müzakere sürecini başarıyla tamamlayacağına yürekten inanıyorum. Yeter ki müzakereler başlasın ve AB verdiği sözlerden caymasın.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.