Ergenekon Davası'nın ikinci iddianamesi tamamlanarak İstanbul 13.üncü Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi. İddianamede ne var, ne yok bilmiyoruz. Ancak basına yansıyan bilgiler üzerinden bir değerlendirme yapma imkânımız var. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yaptığı açıklamada iddianamede yer alan suçlamalar mevcut. Şüpheliler "Şiddet kullanarak Meclis ve hükümeti yıkmaya teşebbüs ve silahlı isyana tahrik" gibi suçlardan hâkim karşısına çıkacaklar. İşin içine TBMM de girmiş durumda. Yani sadece hükümete karşı değil Meclis'e karşı da suç işlediği iddiası var. İddianameyi incelemek, ret ya da kabul yönünde karar vermek için mahkemenin 15 günlük süresi var. İkinci iddianamede 12 örgüt lideri var. 14 kişiye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenmiş. Darbe günlüklerinin ikinci iddianamede yer aldığı söyleniyor. İddianamede, Sivas ve Gazi olaylarından, Başbağlar olayına, 1993'te Bingöl-Elazığ kara yolunda 33 askerin kurşuna dizilmesi olayından darbe girişimlerine kadar birçok iddia var. İddianamede 13 şüphelinin darbe hazırlamakla suçlandığı söyleniyor. İddialar çok ağır ve çok vahim. İddialar ispatlanıncaya kadar iddiaların yöneltildiği şüpheliler masumdur. Ancak iddialar insanın tüylerini ürpertiyor, insanı derinden sarsıyor. Aslında bu iddiaların her biri ayrı bir dava konusu.Türkiye'nin sarsılmasına, demokrasimizin ciddi zararlar görmesine sebep olan birçok olaya iddianamede yer verilmiş. Her Türk vatandaşı, Sivas-Kahramanmaraş ve Çorum olayları ile ilgili gerçekleri bilmek istiyor. Sabancı'nın, Üzeyir Garih'in ve Hablemitoğlu'nun neden ve kimler tarafından katledildiğini merak etmeyen var mı? Kimse yargıya baskı yapmaz ise, yargıyı yönlendirmeye kalkmaz ise, bu ülkenin savcıları ve yargıçları tüm bu soruların cevabını bulacaktır. Ancak Ergenekon soruşturması nedeniyle ülkenin Başbakanının bile tehdit edildiği, bazı siyasi partilerin adeta şüphelilerin avukatlığına soyunduğu, bazı kurumların soruşturmaya destek vermekte isteksiz davrandıkları-hatta soruşturmadan rahatsız oldukları bir ortamda savcı ve yargıçların nereye kadar gidebilecekleri konusunda endişeler taşıyorum. Yargının ve ilgili makamların sanıklara adil yargılanma hakkını sunmalarını ve hukukun üstünlüğü ilkelerine bağlı kalmalarını istiyoruz. Ancak diğer taraftan da işlenen cinayetlerin, yapılan darbe girişimlerinin aydınlatılıp sorumlularının cezalandırılmasını da aynı ölçüde talep ediyoruz. Artık hiçbir şeyin üstü kapatılmamalıdır. Eninde-sonunda, bugün olmazsa yarın gerçekler ortaya çıkacaktır. Bu çağda artık hiçbir şey sır olarak kalamaz. Özellikle medya ve siyasi partiler yargıya destek ve cesaret vermelidir. Ayrıca ucu kendilerine dokunmuyor ise bu onların görevi ve varlık sebebidir.