Ergenekon soruşturması ile ilgili ikinci iddianamenin bir bölümünü ve basına yansıyan özetleri ancak okuyabildim. Ama itiraf etmeliyim ki, okuduklarım kanımı dondurmaya yetti. İddianamede yazılanlar mahkemede ispat edilirse asıl o zaman ülke olarak ne badirelerden geçtiğimizin farkına varabileceğiz. 2002 seçim sonuçlarını hazmedemeyen, AK Parti iktidarını içine sindiremeyen çevrelerin neler yaptığı ibretlik bulgularla iddianameye konmuş. Halk iradesini hiçe sayan bazı çevrelerin, devlet bütçesini kullanarak yaptıkları manipülasyon kampanyaları, hükümet aleyhtarı organizasyonlar, orduyu kendi komutanına karşı isyana teşvik etme hazırlıkları eğer doğruysa demokrasi tarihimize utanç belgeleri olarak geçmeye aday. Bazı eski komutanların darbeye teşebbüs ettikleri, TSK'yı kendi komutanına karşı isyana teşvik etmeyi tasarladıkları, darbeye karşı duran komutanları her yolu mubah görerek saf dışı bırakmayı planladıkları ciddi bulgularla bu iddianamede iddia ediliyor. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir darbe girişimi sivil yargıya taşınıyor. Eskiden bu tür davalar ya askeri yargı ya da sıkıyönetim mahkemelerinde görülmüştü. Savcının iddiaları adı üzerinde iddia. İnanmamız için bunların mahkemede ispatlanması lazım. Eğer ispatlanırsa Türkiye'de bir milat olur, çok şey değişir. Kuvvet komutanı düzeyinde bazı orgenerallerin; siyasi partileri bölme veya ele geçirme, Hükümeti ve TBMM'yi ortadan kaldırma, bu çabalarına engel olacağını düşündüğü komutanını ve arkadaşlarını saf dışı bırakacak hazırlıklar yapması iddiaları emekli bir asker olarak beni derinden sarstı. Bu ne kepazeliktir? Sizin işiniz, göreviniz, sorumluluğunuz bu muydu kardeşim? Bu nasıl askerlik anlayışıdır? Nerede kaldı bize öğrettikleriniz, bizden istedikleriniz? Hani komutanın emirlerine, direktiflerine kayıtsız-şartsız itaat? Nerde kaldı disiplin anlayışı? Kendi komutanını ve arkadaşlarını saf dışı bırakmak isteyen bir askerlik anlayışı Harbiye'de öğretilmiyor. Siz asıl işiniz olan terörle mücadele, sefer görevini her koşulda yerine getirecek birlikler yetiştirmek ve komutanız altındaki kuvvetleri her an harbe hazırlamak gibi asli sorumluluğunuzu bir kenara bırakıp bu işlerle mi uğraştınız? Benim açımdan işin sevindirici ve vicdanımı rahatlatan tarafı, bu beylerin demokrasi dışı girişimlerinin yine TSK içinde demokrasiye, hukuka inanan gerçek askerler tarafından engellenmiş olmasıdır. İddianamedeki iddialar doğru ise dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özkök, Orgeneral Büyükanıt, Orgeneral Türkeri ve Orgeneral Başbuğ engel olmasa imiş bu hayalperestler ülkeyi bir maceranın içine sokacaklarmış. Umut ediyorum ki TSK bu süreçten daha da güçlenerek çıksın.