İktidar-muhalefet: Puslu hava

A -
A +

Ankara'da âdeta bir bahar havası yaşıyoruz, birkaç gündür. Şiddetli kış yerini geçici de olsa sıcak havaya terk etti. Yağmur ve sıcak hava, belediyelerin halkı mağdur ettiği buzlu ve karlı yolların tertemiz olmasını sağladı. İnsanlar cıvıl cıvıl, kışın yorgunluğunu ve rehavetini üzerinden attılar, yalancı baharın tadını çıkarıyorlar. Meteorolojik atmosferde durum böyle bir de siyasi atmosfere göz atalım... Başkentin siyasi havasına gelince; durum hiç de iç açıcı değil... Kısır tartışmalar devam ediyor. Filistin'de seçimi kazanan HAMAS liderlerinden Halid Meşal'in geçen haftaki ziyareti siyasi kulislerin bir numaralı malzemesi oldu. HAMAS yöneticileri gitti ama hâlâ iktidar da, muhalefet de işin içinden çıkamadı. Ziyaret kördüğüme döndü, çözebilene aşk olsun!.. Biz burada "Ziyaret neden gizli tutuldu, ya da resmi hüviyete neden sokuldu? HAMAS bir terör örgütü mü, değil mi?" iddialarına cevap aramayacağız. Esas söylemek istediğimiz şey, öyle ya da böyle bu ziyaret gerçekleştirilmiş. Türkiye açısından yapılan görüşmelerin sonucu önemli. Orta Doğu'da barış ve huzura Türkiye'nin ne kadar katkısı olacak? Yüzyıllarca Osmanlı toprakları olan Filistin'de Türkiye neden söz sahibi olmasın... Bunu tartışmalıydı siyasetçilerimiz. Tam aksine ziyaret öyle bir noktaya çekildi ki, Türkiye'nin şimdiye kadar uyguladığı dış politika bir kalemde çizilip atıldı. Hiç böyle bir şey olur mu? Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana devletin izlediği dış politikada kim gelirse gelsin hiçbir değişiklik olmaz. Hükümet de bunu çok iyi biliyor. Neden Türkiye'nin geleneksel dış politikasını zafiyete uğratsın... Tam aksine Başbakan Erdoğan, Dışişleri Bakanı Gül, devletin teammüllerine uygun bir şekilde hareket ediyorlar. Atatürk'ün "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" ilkesine bağlı bir siyaset izliyorlar. Muhalefet bazı konularda haklı olabilir, ziyaretçinin konumu ve şekli açısından tereddütleri olabilir ama, gereksiz bir fiili duruma yol açmanın bir anlamı yok... Türkiye Cumhuriyeti devleti dimdik ayakta, dış politikasını da herhangi bir taviz vermeden sürdürüyor. Ankara'nın havasını puslandıran başka bir konu da kredi kartı mağdurlarının durumu... Bugün TBMM Genel Kurulu'nda görüşülmesi beklenen kredi kartları ile ilgili kanun tasarısı bazı kolaylıklar getiriyor. Mağdurlar ise bunu yeterli görmüyor. Hükümeti yıpratmak amacı güden muhalefet ve bazı sivil toplum kuruluşları bunu da fırsat bildiler. Son günlerde iki polisin intiharı bu işin peşinde olanların ekmeğine yağ sürdü. Her fırsatı değerlendirip, mağdurların mağduriyetinden istifade etmeye çalışanlara ne denir ki? Takdiri siz okuyucularıma bırakıyorum. "Sokağa bir masa at, kredi kartını dağıt" dönemi sona ermeli. Bankalar da olaya sayı açısından bakıp hesap yapmak yerine kredi kartı taşıyanların gelirine ve ödeme gücüne bakmalı. Kredi limiti kişinin geliri ile orantılı olmalı. Asgari ücret alan bir kişi 3-4 bankanın kredi kartını birden taşıyor. limiti ise hak getire... Kredi kartı konusunda sistemde bir başı bozukluk var, bu başıboşluğa bir son verilmesi doğru değil mi? İşte hükümet de bunu yapıyor. Her şeyi sisteme bağlıyor. Muhalefetin bu kanun tasarısına destek vermesi lazım. Bankaların suçu var da kredi kartını kullananların hiç suçu yok mu? Özel hukuk hükümlerine tâbi bankaların alacağını devletin affetmek gibi bir mecburiyeti olamaz. Bu işe öncülük yapanlar bunu bilmiyorlar mı? Tabii ki biliyorlar. İki tarafın da suçu var. Peki bu işi neden istismar malzemesi olarak kullanıyorlar. Bunu da anlamak mümkün değil... Yanlış anlaşılmaya yol açmamak için birkaç söz söylemek istiyorum. Demokrasilerin en büyük özelliği muhalefete önem verilmesidir. İktidarlara yol gösteren muhalefettir. İktidarlar hatalarını göremeyebilir. Muhalefetin fonksiyonu iktidarı denetlemektir. Türkiye'de de muhalefet bu noktalara geldiği zaman demokrasi açısından büyük kazancımız olacaktır. Ankara'nın havasını puslandıran yazmayı istediğimiz başka konular da var. Yer darlığı yüzünden kaleme alamıyoruz. İnşallah en kısa zamanda Ankara'nın siyasi havası pustan kurtulur. Türkiye'nin geleceğini aydınlatan, pırıl pırıl bir atmosfer hakim olur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.