Yargı-Emniyet ve MİT üçgeninde yaşadığımız tartışmalara siyasi irade son noktayı koyarak sistemin işlemesini sağladı. İktidar partisi yaşananları bir kriz olarak görmüyor. Her adımın yasal zeminde cereyan etmesi, siyasi iradenin inisiyatif alarak sorunu Meclis çatısı altında çözmesi devlet aygıtının sağlıklı çalıştığını gösteriyor. Peki bu nasıl oldu? Sayın Savcı, CMK'nın 250-251'inci maddesinin verdiği yetkilere dayanarak MİT Müsteşarı'nı ifadeye çağırdı. MİT Müsteşarı da, MİT Kanunu'nun 26'ncı maddesindeki düzenlemeyi esas alarak ifade vermeye gitmedi. Savcı bunun üzerine, yine yasaya dayanarak yakalama kararı çıkardı. Siyasi irade bu gelişmelerin sonunda sorunu gördü. Çözümle ilgili önerisini TBMM'ye taşıdı. Millet iradesinin yegane temsilcisi olan Meclis, yargının bu alanda baz alacağı yeni düzenlemeyi yasalaştırdı. Cumhurbaşkanı onaylayınca yargı yeni düzenlemeyi baz alarak yakalama kararını kaldırdı. Buraya kadar olup biten her şeyin yasal zeminde yapıldığını, siyasi iradenin sorun çözme kapasitesinin çok yüksek olduğunu bir kez daha gördük. Eskiden olsaydı bu sorun orta yerde kalır, büyür, kocaman bir rejim krizine dönüşürdü. Vesayetçi kurumlar işe müdahale eder, Meclisi devre dışı bırakarak rollerinin gereğini yaparlar, ortalık dökülür, saçılırdı. Bu nedenle siyasi istikrarın varlığı ve güçlü bir hükümete sahip olmamız bu dönemde yaşadığımız en büyük avantajımızdır. Güçlü Tayyip Erdoğan liderliğinde, son 10 yıldır karşılaştığımız tüm sorunlar, büyük devlet krizlerine dönüşmeden yasal ve meşru zeminler kullanılarak çözüldü. Önemli olan sivil iradenin sorun çözme kapasitesine sahip olmasıdır. Bu kapasite olduğu sürece sorun çıkması önemli değildir. Bu arada yine kurumlar, yasal zeminden ayrılmadan bu süreçte yanlış olduğunu düşündükleri işlemlerle ilgili birtakım tedbirler aldılar. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı savcıya dosyadan el çektirdi. HSYK soruşturmanın gizliliği ihlal edildiği ve basına sızdırıldığı için soruşturma açtı. Bundan sonrası da yine yasal zeminde devam edecek. Yani KCK soruşturması sürecek. Savcılar şüpheli gördükleri MİT mensuplarının soruşturulması için Başbakanlıktan izin isteyecek. Başbakanlık şüpheleri, delilleri yeterli görürse izin verecek. Görmezse izin vermeyecek. Savcılar ısrarlı olurlar ise Danıştay'a müracaat edip izin vermeme kararını kaldırarak soruşturmaya devam edebilecekler. Sorunu istismar etmek isteyen çevrelere inat, bu tartışmaya artık son noktayı koymamız gerekiyor. Onlar; Türkiye'nin iç sorunlarla uğraşarak içe kapanmasını, İran, Suriye, Libya ve Irak'la ilgilenip etki alanını genişletmesini istemiyorlar. Kuzey Afrika ve Orta Doğu'da Türkiye'nin etki alanı arttıkça, İsrail'in-Fransa'nın, İngiltere'nin-Rusya'nın etki alanı daralıyor. Terörle mücadele eden kurumların iş birliğinden rahatsız olan aktörler, polisle-MİT'in, MİT'le jandarmanın çekişmesini arzuluyorlar. Kurumlar arası çekişmenin terörle mücadeleye vuracağı darbeleri iyi biliyorlar. Diğer yandan 'filanca camianın adamı-filanca gruba yakın' diyerek bürokratların tasfiye edilmesini, herkesin birbirine şüphe ve endişe ile bakmasını sağlamaya çalışıyorlar. Hatta daha da ileriye giderek hükümetin birçok politikasına destek veren bazı camialarla hükümeti karşı karşıya getirmeyi murat ediyorlar. Bu tuzakların hepsinin farkında olalım ve Sayın Cumhurbaşkanının dediği gibi büyük resme bakalım. İçe kapatma tuzağına düşmeyelim. Enerjimizi çevremizdeki gelişmelere, yeni Anayasaya ve Kürt sorununun çözümüne ayıralım.