New York'ta 4 gündür süren görüşmeler nihayet sonuçlandı. 19 Şubat Cuma günü Lefkoşa'da taraflar arasında yeni görüşmeler başlayacak. Türk tarafının sunduğu öneriler doğrultusundaki bu görüşmeler, De Soto'nun gözetiminde Kıbrıs Rum ve Türk tarafının katılımı ile 22 Mart'a kadar sürecek. İkinci aşamada , bu görüşmelere Türkiye ve Yunanistan da katılarak, anlaşılamayan konuları çözüp nihai anlaşma metnini oluşturacaklar. Üçüncü aşamada ise, hâlâ nihai metin oluşturulamazsa, 29-31 Mart tarihleri arasında Genel Sekreter Annan, boşlukları doldurarak nihai metni oluşturacak. Dördüncü aşamada da ,21 Nisan'da taraflar nihai metni referanduma götürecekler. Taraflar anlaşamaz ise son söz yine Kofi Annan'ın olacak. Dört günlük uzun bir maratonun sonunda , Türkiye ve Türk tarafı diplomasi alanında önemli bir başarı kazanmıştır. Türk tarafından görüşmelere katılanlar önemli bir diploması mahareti göstermişlerdir. Türk Hükümeti de, çok anlamlı bir siyasi kararlılık sergilemiştir. Her iki tarafı da kutluyoruz. Emekler şimdilik boşa gitmedi. Bu görüşme maratonu sonunda, Türkiye ve Türk tarafı prestij kazanmış ve çözümden yana olan taraf olduğunu dünyaya kanıtlamıştır. Ortada diplomatik bir başarı vardır. Her iki taraf da taviz vermiş, sadece Annan taviz vermemiştir. Rum tarafı , ısrarla AB'yi de masaya dahil etmek istemiş ama bu amacına ulaşamamıştır. AB masada olmayacak. Sadece ekonomik ve mali konularda BM'nin arzu ettiği durumlarda teknik danışmanlık yapacak. Kıbrıs, Türk tarafı açısından en önemli kazanım, varılacak nihai anlaşmanın AB müktesebatının bir parçası olarak AB-Kıbrıs arasında yapılacak üyelik anlaşmasına ilave edilecek olması. Çünkü, Annan Planının, AB müktesebatına uymayan birçok noktası var. Nihai anlaşma, AB müktesebatına ilave edilerek, Yunanistan'ın Avrupa Adalet Divanına sorunları taşıması önlenmiş olacak. Bu önemli bir adımdır. Yunan tarafının oyunu bozuldu Yunan tarafı, yakınlaşan seçimler nedeniyle kendi iç kamuoyuna olumlu mesaj verebilmek için AB'i sürece dahil ettiğini, bunun büyük bir diplomatik başarı olduğunu söylüyor. Hem Genel Sekreterin, hem de temsilcisinin açıklamalarını dikkatle izledim. İddia ettikleri gibi AB masada yok, taraf da değil. Sadece, teknik yardım istenilebilecek bir danışmanlık mekanizması. Yani müzakere sürecine dahil edilmedi. Annan," AB'nin rolünü teknik açıdan değerlendirin. Planının mali ve ekonomik kısımları konusunda ihtiyaç duyarsak teknik destek alacağız.Görüşme odasında olmayacaklar." açıklamasıyla AB'nin rolünün ne olduğunu netleştirdi. Sonuçta Rum tarafı Avrupa Birliğini masaya oturtamadı, taraf yapamadı, ancak teknik danışman yapabildi. Ama , yine de Rum tarafı AB'i devrede tutmak için çabasını sürdürecektir. Kıbrıs sorununun 1 Mayıs 2004'den önce çözülebilmesi için tarihi bir fırsat doğmuştur. Türkiye ve Türk tarafı tüm aktörlerin güvenini kazanmıştır. 19 Şubat'ta başlayıp 22 Mart'a kadar sürecek müzakere maratonu çok önemlidir. Bu maratonda, herkes ayrılıklarını bir tarafa bırakıp Sayın Denktaş'a yardım etmeli ve onu cesaretlendirmelidir. Baştan bu yana iddia ettiğimiz gibi her iki tarafın da , bu müzakere masasını terk etme şansı yoktur. İşin bu noktaya gelmesinde ABD önemli bir katalizör rolü oynamıştır. Sonuç da almıştır. Şu andan itibaren, AB başkentleri ve yetkilileri ile Türkiye çözüme katkıları için temaslarını sıklaştırmalı, ABD ile başlattığı görüşme trafiğini devam ettirmelidir. Rumların, " Nihai plan AB müktesebatına uygun olacaktır" önerisini BM reddetmiş, AB'nin taraf olması önerisi de kabul görmemiştir. Türk tarafının istediği tarzda nihai anlaşma , AB müktesebatının içerisine alınacak ve bu duruma Kıbrıs-AB üyelik sözleşmesinde yer verilecektir. Türk tarafı açısından görüşmeler mutlu sonla bitmiştir. Bu saatten sonra, Türk kamuoyu bu milli meselede artık tek yürek ve tek ses haline gelmelidir. Türk tarafının kırmızı çizgilerinin müzakereler esnasında korunabilmesi ortak mücadeleye bağlıdır. Eğer, AB bünyesine sorunlu bir Kıbrıs ithal etmek istemiyorsa, Avrupa Birliğine güvenerek uzlaşmazlık tavır sergileyen Rum tarafına baskı yapmalı ve gerekirse üyeliğini askıya alabileceğini onlara hissettirmelidir. Aksi taktirde bu müzakereler olumlu sonuçlanmayacaktır. İşin bu noktaya gelmesine katkı veren herkesi kutluyorum.