İnsanlar neden yeni konut istiyor?

A -
A +

Elazığ'ın Karakoçan ilçesinde meydana gelen depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza rahmet diliyorum. Devletin tüm imkânlarını seferber ederek depremden etkilenen insanlarımızın yaralarını hızla sarmaya başlaması önemli. Neredeyse ülkemizin tamamı deprem açısından riskli bir coğrafya üzerinde. Bu nedenle depremden önce yapılması gerekenler depremden sonra yapılması gerekenlerden daha önemli. İlk yapılacak iş, deprem açısından birinci ve ikinci derecede riskli bölgelerdeki yerleşim alanlarında mevcut tüm yapıların depreme dayanıklılık açısından kontrolüdür. Bu işi sadece devletten beklemek yanlıştır. Devlet, kamuya ait olan yapıları ancak kontrol edebilir. Apartman ve site yönetimleri bina sahipleri binalarının depreme dayanıklı olup olmadığını kontrol ettirmelidir. Şu anda İstanbul, Ankara ve İzmir'deki binaların maalesef yüzde 60'ı, 2001 yılından önce inşa edilmiş ve çoğu depreme dayanıksızdır. Ancak 2000'li yıllardan sonra binalara inşaat ruhsatı verilmeden önce deprem yönetmeliğinin gereği bina statik projelerinde aranmıştır. Proje öncesi zemin etüdü raporları zorunlu hale getirilmiştir. 2000'li yıllardan sonra TOKİ dahil üretilen binaların ince işleri (kapısı-penceresi-boyası-fayansı) yeterli kalitede olmayabilir ama bu binaların betonarmesi-statik yapısı güvenli ve depreme dayanıklıdır. Özellikle büyükşehirlerde hâlâ birçok yeni konut projesinin yapılma nedeni, eski binaların depreme dayanıksız olmasıdır. Ya eski binalar deprem yönetmeliğine uygun olarak güçlendirilecek, ya da insanlar yeni yapılan konutlara taşınacak. Türkiye'de hâlâ yeni konut talebinin yüksek olmasının sebebi budur. Çünkü yeni binalar depreme dayanıklıdır. Sonuç olarak ya mevcut konutlarımızın yüzde 60'ı deprem yönetmeliğine uygun olarak güçlendirilecek ya da kat maliklerinin yüzde 60'ı yeni yapılan konutları tercih edecektir. Deprem olduktan sonra ağlayıp sızlanmak çözüm değil. Önce yapılarımızı depreme dayanıklı hale getireceğiz. Bunun için devlet uygun finansman temini üzerinde çalışmalıdır. Yapılarımızı depreme dayanıklı hale getirirken bir taraftan da insanımızı bu konuda sürekli eğitmemiz gerekiyor. Bizimki bile bile lades! Yarın 7-8 şiddetinde bir deprem olursa mevcut binalarımızın en az yüzde 50'sinin başımıza çökeceğini bildiğimiz halde kılımızı kıpırdatmadan deprem gününü bekliyoruz. İl ve ilçelerde yapılmakta olan yapılarda deprem yönetmeliğine uyma zorunluluğu var. Ama köylerimizde bugün bile yapılan evlerde maalesef böyle bir zorunluluk yok. Kadastro çalışmasının yapılmadığı yer kalmadı. İmar mevzuatı köylerde de hızla uygulanmaya başlanmalı, köylerde yeni yapılacak binalar için il ve ilçelerde uygulanan prosedür ivedi devreye sokulmalıdır. Köydes ve Beldes projeleri kapsamında, köylerdeki tüm yapıların bir program dâhilinde yenilenmesi gerekiyor. Deprem açısından en riskli olan köylerden başlayarak bu yenilenmenin yapılması kaçınılmaz. Belki 10 belki 20 yılda biter ama bir yerden başlamak gerekiyor. Deprem açısından riskli şehirlerde tüm binaların kontrolden geçirilmesi zayıf olanların mutlaka yıkılması, kurtarılabilir olanların ise güçlendirilmesi gerekiyor. Deprem kuşağındaki Erzincan'da bile kaç bina için deprem sigortası yaptırıldığı ortada. Deprem sigortası zorunlu hale getirilmeli... Deprem konusunda biz üzerimize düşeni yapalım, gerisini Yaradana bırakalım.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.