Irak ve ufkun ötesini görmek

A -
A +

Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere 20 Mart 2003'te Irak'taki kitle imha silahlarını yok etmek, Saddam Hüseyin diktatörlüğüne son vererek Irak'ta demokratik bir idare kurmak gibi yüksek ideallerle harekat başlattığında, koalisyon güçlerinin böyle bir direnişle karşılaşacağını öngörmemişti. Hatta harekata hazırlık aşamasında Irak'ta karşılaşılacak tehlikelerle ilgili senaryolar üreten bir Albay, Pentagon tarafından Iraklılar'ı fazla abarttığı gerekçesiyle görevden alınmıştı. Parayla satın alınan Iraklı subayların Bağdat'ı teslim etmeleriyle kolay bir zafer kazanan ABD ve İngiltere, Irak halkının direnişi ve gerçeklere uymayan stratejiler yüzünden şimdi batağa saplanmış durumda. ABD ve İngiltere şimdi günah çıkartıyor. Zafer sarhoşluğuyla Irak'ta direniş hareketi ve gerilla savaşının başlamasından hemen önce bu ülkeyi "özgürleştirdiklerini" açıklayan ABD Başkanı George W. Bush ve İngiltere yöneticileri, Irak'ta uğradıkları başarısızlığı şimdi itiraf ediyor. Bush'un, Irak'ı Vietnam'a benzeterek, 'Irak'ta kesinlikle daha fazla şiddet var? demesi dikkat çekti. 1968 yılında uğradıkları yenilgiden sonra Vietnam'dan çekilen ABD kamuoyu yıllarca "Vietnam Sendromu"ndan kurtulamamıştı. Görünen o ki, ABD kamuoyu günümüzde de 'Irak Sendromu' korkusu yaşayacak gibi. Irak'taki gelişmeler İngiltere'de de dikkat çeken tartışmalara yol açtı. İngiltere Dışişleri Bakanı Margaret Beckett de Irak'taki başarısızlığı 'Tarihçiler geriye dönüp baktıklarında bu savaşı bir felaket olarak yorumlayabilirler. Irak sonunda bölünmüş bir ülke haline gelebilir' sözleriyle itiraf etti. Irak'ta uğradıkları kayıplar sonunda, İngiltere Genelkurmay Başkanı Orgeneral Richard Dannatt'ı da isyan ettirdi. Dannatt ülkesinin Irak'taki askeri varlığının hem bu ülkedeki güvenlik sorunlarını körüklediğini hem de İngiltere'ye yönelik tehditleri arttırdığını, bu yüzden Irak'tan çıkmaları gerektiğini açıkladı. Orgeneral Dannatt, "Üç beş yıl daha Irak'ta kalmak istemiyoruz. Irak'ta kalacağımız süre makul olmalı" diyerek noktayı koydu. Doğrusu Orgeneral Richard Dannatt'ın açıklamaları, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri açısından ilginç bir gelişme oldu. Türkiye ile ilgili her açıklamalarında ordunun siyasete müdahalesinden dem vuran AB yetkilileri, konu Milli Güvenliği etkileyince, ordu mensuplarının sessiz kalamayacağını gördü. Eski İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw da Meclis Başkanı seçildikten sonra yaptığı açıklamada, 'Herkes Irak'ı bir arada tutmak için uğraşıyor. Ancak uzun vadede Iraklılar'a "şunu yapın, bunu yapın" demek bizim elimizde değil. Evet sonunda Irak parçalara ayrılabilir' dedi. Bu süreçte Türkiye ne yapıyor? Türkiye, 2003 yılında ABD'nin Irak'a müdahale kararı verdiği andan itibaren, "Irak'ın egemenliği ve toprak bütünlüğünün korunması" gerektiğini savundu. Hatta bu amaca yönelik olarak Irak'a Komşu ülkeler toplantısını organize etti. Yapılan tüm toplantılara bizzat Irak Dışişleri Bakanı'nın da katılmasını sağlayarak bu ülkenin içişlerine müdahale ediliyor görüntüsü verilmemesi için çaba harcadı. Türkiye, bugün gelinen noktada, Büyük Önder Atatürk'ün "Ufku görmek yetmez. Ötesini görmek lazım" sözüne uygun hareket etmek zorundadır. Irak savaşının mimarı olan ABD ve İngiltere 3 yıl sonra Irak bataklığına gömüldüklerini üst düzey yöneticilerin ağızlarından itiraf ediyor. Irak'ın üçe bölünebileceğini seslendiriyorlar. Türkiye tabii ki, Irak'ın parçalanmamasından yana tavır koyacak. Ama tavır koymak yetmez, tüm olasılıklara karşı stratejilerini oluşturmak zorundadır. İşte ufkun ötesini görmek burada başlıyor. ABD ve İngiltere'de yükselen seslere kulak verildiğinde en yaygın senaryo Irak'ın üçe bölünmesidir. Şimdiye kadar açıklanan ABD resmi politikası bölünmeden yana değildi. Ancak giden asker naaşları, bölünmeyi "çözüm" sayan ABD'lilerin sayısını arttırmış görünüyor. Senaryolara göre Irak üçe bölünecek ve yapılanmaları şöyle olacak: Washington, harekatın başından bu yana sağlam müttefik gözüyle baktığı Irak'ın Kuzeyi'ndeki Peşmergelerin istikrarını korumaktan yana. Hatta Bosna-Hersek barışının mimarı olarak ünlenen Richard Holbrooke da ABD birliklerinin burada konuşlanmasını istiyor. Türkiye, buradaki terörist unsurlar nedeniyle, tepkisini hiçbir zaman gizlemedi. Ancak buradaki istikrarın bozulmasını istemeyen ABD'yi de askeri bir operasyona ikna edemedi. Bağdat ve civarında Sünni Arapların oluşturduğu yeni bir devletçik olacak. Güneyde ise Şiilerin yönetiminde bir Basra Devleti. Bu senaryoda ABD'li uzmanların öngörmedikleri şu. Irak parçalandıktan sonra Kuzey Irak'ta da istikrar kaybolacaktır. Çünkü Irak Cumhurbaşkanlığını hazmedemeyen Celal Talabani, burada etkili olan Mesut Barzani ile eski aşiret kavgasına dönecektir. Bu kaçınılmaz. Bu kavgada daha önce olduğu gibi terör örgütü de yerini alacaktır. İstikrarı kaybeden Kuzey Irak'ta ABD ne kadar koruyuculuk üstlenebilir bunun cevabını bulmak, Türkiye'nin izleyeceği politikalar açısından önemli. Sünni Arapların da Irak'ın üçe parçalanmasına seyirci kalmayacaklarını değerlendiriyorum. Şiiler de düne kadar Irak toplumunda etkisiz eleman konumundaki Kürtlerin hem toprak hem de petrol sahibi olmasına seyirci kalmayacaklardır. Bu da Irak'ın yangın yerine dönmesi, yeni bir kargaşa ve iç savaş demektir. Türkiye de Kerkük ve Türkmenler konusundaki gelişmelere seyirci kalamaz, kalmamalıdır da. En önemli sorulardan biri Türkiye, güneyinde muhtemelen Kerkük'ü de sınırları içinde tutacak ve Amerikan üslerine sahip bir Kürt devletini hazmedebilir mi? Bence, yeni süreçte neler yapılabileceği bir eylem planı olarak şimdiden hazırlanmalı. Türkiye, şimdiden bu konulardaki politikalarını belirlemeli, ön almalıdır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.