Başbakan Erdoğan'ın Rusya ve Moğolistan gezisi için pazar günü başbakanlık uçağı ile İstanbul Atatürk Havalimanından hareket ettik. 1.5 saatlik bir uçuşu müteakip Rusya'nın Karadeniz kıyısındaki en önemli turizm kentlerinden biri olan Soçi'ye ulaştık. Soçi Rus üst düzey yöneticileri ve sermaye sahiplerinin yazın tatil yaptığı, Rus devlet başkanlarının yaz dönemi çalışmalarını yürüttüğü yemyeşil bir kent. Coğrafi olarak tam Trabzon'un karşısında kalıyor. Yemyeşil bir Karadeniz şehri. Ancak, denize girilecek sahili ve yüzülebilecek denizi olan bir Karadeniz şehri. Diğer aylarda Soçi'nin 250 bin olan nüfusu yaz aylarında 2.5 milyona çıkıyor. Soçi'de Rus devlet başkanlarının yaz çalışmalarında kullandığı büyük bir yazlık saray var. Putin her yaz bu sarayı kullanıyor. Başbakanın heyetinde üç bakan eşleri ile birlikte geziye katıldılar. Soçi'ye indiğimiz günün akşamı sayın Başbakan, Enerji Bakanı Hilmi Güler ile birlikte Putin'in sarayında akşam yemeğine katıldılar. Pazartesi sabah yine aynı ikili Putin ile 1.5 saat süren bir kahvaltı yaptılar. Bu satırları yazdığımız sırada sarayın basın bölümünde toplantının bitmesini bekliyorduk. Toplantının arkasından 6 saatlik bir yolculukla Moğolistan'ın başkenti Ulan Batur'a uçacağız... Ana konu ekonomi Erdoğan ve Putin'in görüşmede ele aldığı konuları iki ana başlık altında değerlendirmek gerekiyor. İlk ana konu ekonomi. İki ülke arasındaki ticaret hacmi geçen yıl 11 milyar dolara ulaşmıştı. Şimdi hedef 25 milyar dolar. İki lider de bunu arzu ediyor. Türk iş adamlarının Rusya'daki yatırımı 1.5 milyar dolar civarında. Rusların Türkiye'deki yatırımı ise 300 milyon dolara yakın. İşte Rusya'yı rahatsız eden durum da bu. Türkiye lehine bir durum söz konusu. Rus yatırımcılar, Türkiye'de büyük yatırımlar yapmak istiyorlar. Bu yüzden de özelleştirme ihalelerine talipler. Daha önce yaşadıkları gibi TÜPRAŞ olayı onlar için kötü bir örnek. Putin, görüşmede bu konuyu da masaya yatırdı. Rus iş adamlarının, özelleştirme ihalelerine girmeleri ile ilgili talimat verdiğini söyledi. Ekonomik ilişkilerin en önemli boyutunu ise enerji yatırımları oluşturuyor. Rusya doğalgaz alımı ve mavi akım projesinin yanı sıra Türkiye ile başka enerji projeleri gerçekleştirmek arzusunda. Putin, Rusya'nın Türkiye üzerinden 3. ülkelere doğalgaz ve petrol pazarlamasını istiyor. İkinci ana başlık ise siyasi konular. Türkiye için en önemli mesele KKTC ve PKK terörü. Rusya Devlet Başkanı Putin'in BM nezdinde yapılan çalışmalara destek vereceğini açıklaması Erdoğan'ı rahatlattı. Ama Türkiye'nin bu konudaki beklentisi Rusya'nın KKTC konusunda koyduğu vetoyu geri çekmesi. Bu sağlanırsa KKTC ve Türkiye için büyük bir anlam taşıyacak. Rusya devlet başkanı bu konuda bir işaret vermedi ama en azından Türkiye'nin ve BM'nin girişimlerini destekler mahiyette sözler sarfetmesi Türkiye'nin elini rahatlattı gibi. Putin net olarak BM nezdinde KKTC'yle ilgili vetosunu net olarak geri alacağını söylemiyor. Stratejik ortağımız ABD, Türkiye Rusya ilişkilerinin bu denli gelişmesinden pek memnun olmayacaktır. Hatta belki de bundan rahatsız olacaktır. Ancak, Erdoğan'ın son ABD seyahatinde stratejik ortaklık yerine stratejik iş birliği deyimini kullanan ABD yönetiminin buna hakkı olmadığını düşünüyorum. İki lider de samimi... Putin-Erdoğan görüşmesinden edindiğimiz sonuç her iki lider de ilişkilerin geliştirilmesi için son derece istekli, hevesli ve samimi. Ukrayna ve Gürcistan'ın ABD yanında yer alması ve diğer konjonktürel gelişmeler dünya pazarlarına açılma ve ulaşmada Türkiye Rusya ekonomik iş birliğini adeta zorluyor. Hem AB, hem ABD hem de Rusya ile ilişkilerimizin gelişmesi için yoğun çaba sarf eden Başbakan Erdoğan'ın doğru yolda olduğunu düşünüyorum. Hükümetin Türkiye'nin dış politikasını çok boyutlu bir eksene oturtma gayretinin doğru bir strateji olduğunu değerlendiriyorum.