Moldova'da bar fedailiği yaparken ailesiyle göç ettiği İsrail'de Dışişleri Bakanlığı'na kadar yükselen Liberman, haddini aşarak Türkiye'ye tehditler savurmuş. Liberman'ın "Bize yaptırım uygulayan Türklere bedel ödeteceğiz" diye başlayan sözleri; "PKK'lıları eğitelim, silah verelim, askerî yardım yapalım. Türkiye'nin sorun yaşadığı Ermenistan ile yakınlaşalım. Ermeni soykırımı için ABD'de lobi yapalım. Türkiye aktarmalı bütün uçuşları durduralım" diyerek devam ediyor. Küstah fedaiden inciler bunlar. İsrail'deki hükümetin koalisyon ortağı Liberman'ın gerilimden beslenen bir ruh hastası olduğunu herkes biliyor. Diğer yandan Mavi Marmara gemisine saldırı emrini veren İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak da "Türkiye ile gerilimi artırmak çıkarımıza değil. Düşman olmak gibi bir niyetimiz yok" açıklamasını yaptı. Bence Liberman, diğer İsrailli siyasetçilerden daha dürüst ve açık sözlü davranmış. Barak'ın açıklaması samimi değil. Diplomatik bir açıklama. Barak bir taraftan bu sözleri ediyor, diğer taraftan Mavi Marmara'ya saldırı emrini verdiğini unutuyor. Yıllardır PKK'lı teröristlerin İsrail tarafından eğitildiğinin üstünü örtüyor. Yüzümüze başka, arkamızdan başka tavırlar içerisinde olan bir anlayış. Ama Liberman yüzümüze de aynı şeyi söylüyor, arkamızdan da aynı şeyi. Düşmanım da olsa, dangalak da olsa mert adamdan zarar gelmez. İsrail ve bazı batılı devletlerin yıllardır perde arkasından çevirdikleri işleri Liberman deşifre etti, malumu ilan etti. Liberman'a teşekkür borcumuz var. İsrail politikaları konusunda hâlâ derin uykuda olan diplomasimizi ve askerlerimizi sıkı bir çimdikle uyandırdığı için şükran borçluyuz kendisine. Liberman İsrail'in PKK'nın patronu ve işvereni olduğunu ilan etti. İsrail ve Batının Kürt sorununu ve Ermeni meselesini kendi çıkarları için nasıl kullandıkları deşifre oldu. Umarım Kürtler ve Ermeniler yıllardır kendilerinin nasıl istismar edildiğini, kendi sorunlarının başka ülkelerin çıkarları için nasıl kullanıldığını görmüşlerdir. PKK'nın önde gelen isimlerinin Avrupa'da neden bu kadar rahat hareket edebildikleri ve kimlerden lojistik destek aldıkları çok aşikâr. Hem Kürt sorunu, hem de Ermeni meselesi bizim bölgemizde hesabı-kitabı olan güç merkezleri tarafından tepe tepe kullanıldı, kullanılmaya devam edilecek. Bu iki sorun Türkiye'nin üstünde Demokles'in kılıcı gibi kullanıldı. İstediklerini koparınca da bu sorunlar buzdolabına kaldırıldı. Yeni bir şey koparmak gerektiğinde tekrar buzdolabından çıkarılıp ısıtıldı. Peki bu kullanımdan Kürtler ve Ermeniler ne kazandı? Hiçbir şey kazanmadıkları gibi çok şey kaybettiler. Liberman'ın bu meseleleri ilk kez aleni bir şekilde dillendirmesi iyi oldu. Umarım Kürtler ve Ermeniler uyanır, oynanan oyunları fark eder, kendilerinin Fransa'nın, Belçika'nın, Almanya veya İsrail'in umurunda olmadıklarını anlarlar ve bir daha kendilerini kullandırmazlar. İsrail gibi Türkiye ile problemi olan devletler bu iki sorunun bitmesini asla istemezler, aleyhimize kullanmaya devam ederler. Hem Türkiye ve Ermenistan'ı yönetenler, hem de halklar, bu tuzaktan kurtulmanın yollarını bulmalıdır. PKK'nın Kandil'deki elebaşı Murat Karayılan 21 Eylül 2010'da İsrail'in Kanal-2 televizyonuna verdiği röportajda, "İsrail PKK ile iş birliği yapmalıdır. Çünkü Türkiye İsrail'in düşmanları olan Suriye ve İran ile iyi ilişkiler içinde bulunmaktadır. İsrail bilmelidir ki, PKK'nın düşmanları aynı zamanda İsrail'in de düşmanlarıdır" diyor. Liberman'ın sözleri ile Karayılan'ın açıklamalarını yan yana koyup analiz edin. Her şey çorap söküğü gibi gelir. Karayılan PKK'nın, İsrail'in Türkiye'ye karşı taşeronluğunu yapmaya hazır olduğunu ilan ediyor. Liberman da PKK'ya eğitimden paraya, silahtan Avrupa'da serbestçe hareket etmeye kadar her türlü desteğe İsrail'in hazır olduğunu iletiyor. Türkiye'ye karşı PKK-İsrail iş birliği. Bugünün işi değil, bu. Bu destek ve iş birliği gizli-saklı hep vardı zaten. Sadece delinin biri çıkıp cesurca itiraf etti. Irak savaşından sonra, Irak'ta ABD ve İsrail'e bağımlı ve İran'a komşu bir Kürt devletinin kurulması için İsrail 10 yıl süre ile çalıştı. Hedef Kürtlerin mutluluğu değil İsrail'in güvenliği ve İran'ın kontrol altında tutulmasıydı. PJAK'a İsrail yıllarca açıktan yardım etti. PKK, İsrail-PKK ittifakından bahsetti ama İsrail'den bir yalanlama gelmedi. İskenderun saldırısına ilişkin iddiaları da İsrail yalanlamadı. İsrail basınına 22 Ocak 2011'de demeç veren Karayılan "Siz Mavi Marmara'yı vururken biz de İskenderun'daki deniz üssüne karşı çok başarılı bir eylem gerçekleştirdik" diyordu. Lübnan'da İsrail adına casusluk yapan PKK'lılar yakalandı. Türkiye İsrail'e 5 maddelik yaptırım uygulayacağını açıklayınca PKK saldırıları hızla arttı. İsrail, PKK'yı taşeron olarak kullanmaya devam edecek. Ne zamana kadar? Türkiye'den istediklerini koparana kadar. Sonra buzdolabına kaldırıp Öcalan'ın yakalanmasına destek verecek ölçüde çark edebilir. Kısacası PKK, Kürtler için değil İsrail için saldırıyor. Kendisine verilen işi yapıyor. Biz yıllardır sadece PKK ile değil, İsrail ve Batıdaki İsrail lobisi ile savaşıyoruz. Umarım PKK'nın Kürtlerin hakları için değil İsrail'in çıkarları için hareket ettiği kafalara dank eder. Müslüman Kürt halkı PKK'nın İsrail'in piyonu olduğunu görmelidir. Liberman'ın ve Karayılan'ın açıklamalarını bir daha analiz edin, hâlâ uyanamıyorsanız siz bilirsiniz. İyi uykular.