İstikbal mücadelemiz: Eğitim

A -
A +

3 Ekim'de AB ile müzakerelere başlayan ülkemizde artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı kesin. Türkiye, rotasını çağdaş medeniyet olarak belirledi. Bu rotayı artık kimsenin değiştirmeye gücü yetmeyecek. Ülkemizde tüm kurum ve kurallar büyük bir değişime uğrayacak. Müzakerelerin çok çetin geçmesi ve en az 10 yıl sürmesi bekleniyor. Hiç önemli değil. Türkiye'nin Kopenhag Siyasi Kriterlerini de 5-6 yılda ancak gerçekleştirebileceğini söyleyenler vardı, yanıldılar. Ben şahsen ülkemizin müzakere sürecini 7-8 yılda tamamlayacağına inanıyorum. 7 yıl sonra ekonomi alanında özgürlükler, insan hakları ve demokrasi alanında, refah alanında AB standartlarını yakalamış bir Türkiye'yi, AB bünyesine almamak için birtakım siyasi yollara başvururlarsa da canları sağolsun. Biz ekonomide ve hayatın her alanında o çağdaş uygarlık standartlarını yakalayalım da onlar bizi AB'ye ister alsınlar-ister almasınlar. Türkiye 3 Ekim virajını geçti. İktidarı-muhalefeti-sivil toplumu herkesin belli oranda bu önemli başarıda payı var. Ama bundan sonrası daha önemli. Bundan sonraki süreçte sadece hükümetin gayretleri yetmeyecek. Çünkü önemli oranda toplumsal dönüşüm yaşayacağız. Bu toplumsal dönüşüm için her kesimin gayreti ve ortak mutabakatı şart. Ben müzakere sürecinde tarım, eğitim, çevre ve hukuk sistemi konularını önemsiyorum. Bu konularda çok çalışmamız ve acele etmememiz gerektiğini, özellikle de eğitim ve tarım başlıklarını hallettiğimizde sürecin büyük bir bölümünü tamamlamış olacağımızı düşünüyorum. Müzakere konularından ilki bilim ve eğitim olacak. Eğitim konusunda AB'ye ne kadar hazırız? AB ülkelerinde 30 kişilik sınıflar var. Okul öncesi eğitimde okullaşma oranı yüzde 90, ilköğretimde yüzde 100, orta öğretimde yüzde 80 ve üniversite mezunu oranı da yüzde 50. Bizim 30 kişilik sınıflar için daha 90 bin yeni derslik yapmamız gerekiyor. İki yılda 60 bin derslik yapan ülkemizin 3 yıl içinde bu ihtiyacı karşılayacağını düşünüyorum. Türkiye'de yüksekokul ve fakülte mezunu oranı çok düşük, yüzde 10.4 olarak istatistiklerde yerini alıyor. Hükümet 15 yeni üniversite kurmak istiyor. Ekonominin ihtiyacı olan ve teknik ara eleman yetiştiren meslek liselerinde de oransal olarak AB'nin çok gerisindeyiz. AR-GE'ye ayrılan kaynaklar konusunda durum yine aynı. Eğitimle ilgili fiziki şartların iyileştirilmesi, okullaşma oranlarının artırılması, yüksek öğrenim görmüş insan sayısının artırılması, YÖK ile ilgili sorunların aşılması, üniversitelerin özerk hale getirilmesi gibi eğitim alanında da aşmamız gereken birçok problem var. Ama ben umutsuz değilim. Cumhuriyet tarihinde ikinci kez eğitime ayrılan payın, bütçede birinci sırada yer almasını sağlayan bir hükümetimiz, eğitim alanında yapılan çalışmaları İstiklal Savaşı kadar önemseyen bir başbakan var. Milli Eğitim Bakanı Çelik diyor ki: "Atalarımız Milli Mücadeleyi kazanarak, bu milletin istiklalini sağladılar. Biz de eğitim alanındaki mücadeleyi kazanarak bu milletin müreffeh istikbalini sağlayacağız..." Son derece doğru bir hedef. Gerçekten de bu hükümet iktidara geldiği gün, eğitimi bir numaralı sorun olarak gördü ve devlet bütçesinden en büyük payı eğitime ayırdı. Cehaletle önemli bir savaş başlatıldı, çeşitli kampanyalarla kız çocuklarının okula gitme oranı artırıldı, fiziki mekanların iyileştirilmesi için büyük atılımlar yapıldı. Çağdaş bir müfredat oluşturuldu, okul, derslik, kitap, araç-gereç ve öğretmen eksiğinin giderilmesi konusunda ciddi mesafeler alındı. İnternet ağı neredeyse tüm okullara ulaştırıldı. Yıl sonuna kadar 320 bin bilgisayarın okullara yerleştirileceği söyleniyor. Hayırsever vatandaşlar, yerel yönetimler ve iş adamlarımız da cehalete karşı yapılan bu mücadeleye ciddi katkılar veriyor. Başbakan toplumun her kesimini ve tüm kurumları bu mücadeleye dahil etmeye çalışıyor. TELEKOM-TOKİ benzeri kurumlar çok sayıda okul yaptırıyor... Teşvik ve düzenlemeler... Diğer taraftan özel sektörün eğitim alanında yatırım yapmasını özendirmek ve özel sektörü bu alanın içerisine çekmek için hükümet, önemli teşvik ve düzenlemeler getiriyor. Özel okulların eğitimdeki payı çok düşük. Bunun artması gerekiyor. Tüm bu iyi niyetli çabalara rağmen, eğitim sisteminde bazı kronik sorunlar devam ediyor. Türk eğitim sistemini çağın ihtiyaçlarıyla uyumlu hale getirmek için, tüm sistemin yeniden ele alınması gerekiyor. Eğitime harcanan her kuruş Türkiye'nin geleceğine yapılan önemli bir yatırımdır. Hükümetin bu yıl da bütçeden en büyük payı eğitime ayırması son derece doğru bir tercihtir. Başbakan Erdoğan eğitime bakışını "İnanın bu Türkiye için yeni bir Kurtuluş Savaşı, yeni bir milli mücadeledir. Bu sebeple çok duyarlı-titiz ve kararlıyız" sözleriyle dile getiriyor. Sonuç olarak eğitimde yıllardır birikmiş büyük sorunlar var. Ama bunlar aşılamayacak türden değil. Bunun için samimi-kararlı iradenin devamına ve zamana ihtiyacımız var.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.