22 Temmuz'da seçmenler AK Parti'nin beş yıllık icraatlarında, rejimimiz ve ülkemiz adına bir olumsuzluk algılamış olsalardı, yüzde 47 oranında bir destek vermezlerdi. Ancak, yargı vatandaşın göremediğini görmüş ve iktidar partisi için kapatma davası açmıştır. Bugün geldiğimiz noktada iktidar partisinin önünde birkaç seçenek var. Bu seçeneklerden birisi; Anayasa Mahkemesi iddianameyi kabul ettikten sonra partinin mahkemede kendisini savunması ve bu iddiaları çürütmesi. Hukukun üstün ve yargının gerçekten bağımsız olduğu, yargının siyasallaşmadığı bir ortamda, ilk bakışta en sağlıklı seçenek budur. Böyle bir ortamda AK Parti, hiç vakit kaybetmeden gelecek kuşaklar için bir demokrasi manifestosu olacak geniş bir savunma hazırlar. Mahkemede iddianameyi çürütecek tüm tezlerini ortaya koyar. Ayrıca da bu vesile ile kendisi ile ilgili duyulan şüpheleri gidermek için bu fırsatı kullanır. 2001 yılında parti kapatmanın zorlaştırıldığını, Türkiye'nin AB ile tam üyelik müzakerelerine başladığını ve suçlanan partinin yüzde 47 oy alan bir iktidar partisi olduğunu yöneltilen somut -elle tutulur- ispatı mümkün olan bir suçlamanın olmadığını da hesaba katarsak, AK Parti'nin bu davayı büyük bir ihtimalle kazanacağı hükmüne varabiliriz. Ama Ankara'da konuştuğumuz herkes âdeta ağız birliği etmişçesine, "Burası Türkiye. Niyet belli. Senaryo belli. AK Parti'yi yüzde yüz kapatacaklar" tarzında yorumlarda bulunuyor. Kamerayı ve mikrofonu görünce, "Yargıya güvenmeliyiz" diyenler, mikrofon ve kamera kapanınca; "Türkiye'de maalesef yargı siyasallaştı. Ne çabuk unuttunuz Yüce Mahkeme'nin 367 kararını? Görmüyor musunuz 16 Mart'ta mahkemeye verilen iddianame, 14 Mart'ta bazı çevrelerin eline ulaşmış. Karar çoktan verilmiş AK Parti'yi kapatacaklar" diyorlar... Bu sözleri duyunca insanın kanı donuyor. Bakmayın siz gazete sayfalarına ve ekranlara yansıyan sözlere. Konuştuğumuz kelli-felli insanların yüzde 80'i hukuki değil siyasi bir karar çıkacağından emin sanki. Böyle bir algılamanın hâkim olduğu bir ortamda, "AK Parti kapatmayı engellemek için anayasada değişiklik yapma yoluna gitmesin. Yargıya güvensin. Mahkemeye gidip kendisini savunsun. Yargının vereceği kararı beklesin" demenin bir karşılığı yok. Bunu söylediğinizde karşınızdakiler size, "Sen saf mısın, Yüce Meclis kurbanlık koyun gibi kesileceği günü mü beklesin" cevabını veriyorlar. Yarın diğer seçenekleri tartışacağız...