Parti kapatarak bugüne kadar hangi sorunumuzu çözdük? Türkiye siyasi partiler mezarlığına döndü. Bölücülük ve irtica tehlikesini parti kapatarak ortadan kaldırmış mı oluyoruz? Bu tehditleri bertaraf etmenin yolu meclisi kapatmak değildir. AB ile tam üyelik müzakerelerine başlamış, düşünce ve ifade özgürlüğünü artırmaya çalışan, insan hakları ihlallerini azaltmaya çalışan, demokrasisini geliştirmeye çalışan bir ülkede, mevcut iddialara dayanarak parti kapatmak, demokrasi alanında, AB ile ilişkiler alanında kaydedilmiş olan mesafeyi ve verilen emekleri heba etmek olur. Bu çağda parti kapatmak gerçekten idam cezası vermekle eş anlamlı olur. Uygulamaların da şiddeti teşvik etmedikçe, rejim için ciddi tehlike oluşturmadıkça söylemleri nedeniyle parti kapatmak ifade özgürlüğüne darbe vurmak olur. AYM önemli bir sınav verecektir. Tabii ki Yüce Mahkemenin vereceği karara herkes saygı duyacaktır. Ancak, "367 kararı " ve "Anayasa değişikliklerinin iptali" kararlarında millet vicdanı incinmiştir. Ben vicdanen şuna yürekten inanıyorum; Yüce Mahkemenin 11 tecrübeli üyesi kararını verirken; yazılı hukuku, evrensel hukuk normlarını ve ülkemizin çıkarlarını dikkate alırsa, siyasi görüşlerini bir kenara bırakıp vicdanının sesini dinlerse, hiçbir gücün, kurumun etkisinde kalmazsa bu davayı reddeder. Siyasi hesaplaşmaların yeri AYM salonu değil seçim sandığı olmalıdır. Yüce Mahkeme hiçbir siyasi görüşe-güce ve kuruma alet olmamalıdır. Bu davanın sonucunda ülkemiz ve demokrasimiz kazançlı çıkmalıdır. Hak-Par davasının gerekçeleri umut olmuştur. Demokrasilerde şiddeti teşvik eden partiler kapatılır. AK Parti'nin böyle bir eylemi yoktur. AK Parti düşünce açıklamaları nedeniyle kapatılmamalıdır. Bu durum Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni hiçe saymak olur. Ayrıca başörtüsü ile ilgili düzenleme bir yasama faaliyetidir. Yasama faaliyeti yüzünden parti kapatılmaz. O zaman MHP'yi de kapatmak gerekir. Eğer AK Parti kapatılırsa ülkemiz için bu bir intihar olur. AK Parti çok şey kaybetmez. Ama ülkemiz, insanımız ve demokrasimiz çok şey kaybeder. Bu demokrasiye yargısal bir darbe olur. Siyasette, ekonomide ve AB ile ilişkilerde istikrarsızlık dönemine gireriz. Bunun faturası çok ağır olur. 27 Mayıs'ta, 12 Mart'ta ve 12 Eylül'de, 28 Şubat'ta ödediğimiz faturayı göz göre göre bir daha ödemek istemiyoruz. AYM'yi siyasi hesaplaşmaların aracı haline getirmeyelim. Siyasal hesaplaşmaları seçim sandığına bırakalım. Çatışma değil uzlaşmaya ihtiyacımız var. Kapatma kararı Türkiye'ye ciddi kan kaybettirir.