CHP'nin 33.Olağan Genel Kurultayı dün sona erdi. Parti Meclisi ve Disiplin Kurulu üyeleri seçildi. CHP'nin yeni genel başkanı Kılıçdaroğlu'nun birlikte çalışacağı ekip belli oldu. Ülkemize ve CHP'ye hayırlı olmasını diliyorum. Kurultayda ciddi bir heyecan vardı. Ancak CHP'deki bu değişim heyecanı medya, kurultay salonu ve çevresi ile sınırlı idi. Medyanın tüm gayretlerine rağmen aynı heyecan nedense halka yansımadı. Bu değişimden en çok etkilenen ve heyecanlanan taraf bazı medya kuruluşları oldu. Evet, CHP'deki bu değişim önemli ancak medya biraz fazlaca abarttı. Toplumda Sayın Kılıçdaroğlu'na ilişkin yüksek bir beklenti oluşturdu. Yeni genel başkan yüzde 40 oy oranı hedeflediğini söyledi. Ama kurultay salonunda bu oyu verecek kesimlerin büyük bir bölümü yoktu. Yaş ortalaması 50'nin üzerinde memur görüntülü klasik CHP seçmeni vardı salonda. Delegelerin büyük bir bölümü 50 yaşın üstünde. Türkiye gibi genç bir dinamik nüfusa sahip bir ülkenin tablosunu yansıtmıyordu salon. Yüzde 40 oy oranı hedefleyen bir partinin kurultayında hatta delegelerin içinde başörtülü kimse yoktu, hacı amcalar yoktu, Anadolu insanını temsil eden değişik renkler yoktu salonda. Tüm olup bitene bakıldığında sadece Türkiye'deki sol tabanı CHP'de toplama hedefinin hâkim olduğunu görmek mümkün. Yüzde 40 değil ama yüzde 30 hedefine daha uygun düşen bir görüntü verildi. CHP'yi yönetecek Parti Meclisinin ve MYK'nın nasıl olacağını doğrusu hepimiz merak ediyorduk. Önder Sav'ın kurultaya damgasını vurması bekleniyordu. Nitekim öyle de oldu. Sayın Kılıçdaroğlu çarşaf liste fikrinden vazgeçerken Sayın Sav'ın önerdiği blok liste yöntemini tercih ederek ilk tavizi verdi. PM listesinin büyük bir uzlaşma ile hazırlanacağını düşünenler yanıldı. Önder Sav blok bir liste hazırladı. İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin bu listeye itiraz ederek ikinci bir liste çıkardı. "2 listenin kongrede oya sunulmasını, hangisi yüksek oy alırsa onun uygulanmasını" talep etti. Dedeman Oteli'nin lobisi sabah saat 05'e kadar tarihi olaylara tanıklık etti. Gürsel Tekin ile Önder Sav karşı karşıya geldiler."Büyük Uzlaşma" sözünün slogan olduğu, siyasi çekişmenin bugünden başladığı ortaya çıktı. Genel Başkan Kılıçdaroğlu bizzat devreye girerek Sav-Tekin rekabetini büyük bir krize dönüşmeden çözdü. Her iki tarafa da tavizler verdirerek sorun büyümeden geçici olarak çözüldü. Ancak parti içerisinde Tekin-Sav güç mücadelesi devam edecek. Bu güç mücadelesi hafta içerisinde MYK'ya 20 üyenin seçiminde de bariz şekilde ortaya çıkacak. Ancak bu mücadeleden genel sekreterlik konumunu ve eski yetkilerini korumayı başaran Sav'ın kısa vadede galip çıkacağı kesin. Ama Gürsel Tekin'i küçümseyenler yanılacak. Uzun vadede bu mücadelenin galibi Sayın Tekin olacak, olmalı. PM'nin yüzde 70'i yenilendi. Baykalcı bilinen isimlerin üzeri çizildi. Ancak hem Sayın Baykal'ı hem de Sayın Kılıçdaroğlu'nu idare eden eski kurt siyasetçiler yerini korudu. Tarafını açıkça belli edenlerin kellesi uçuruldu. PM'ye diplomasi kökenli üye konmaması eksiklik bence. CHP'nin yeni genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun kurultayda yaptığı konuşma beni hayal kırıklığına uğrattı. Ülkenin başbakanlığına talip olan bir lider gibi değil, SKK Genel Müdürü seviyesinde bir konuşma yaptı. Yeni genel başkan anayasa değişikliği referandumunda ilk sınavını verecek. Bu sınava kadar muhalifler mevzide bekler. Eğer referandumda sonuç, " evet" çıkarsa mevziden çıkıp seslerini yükseltmeye başlarlar. CHP'de bir değişim rüzgarının esmeye başladığı kesin ama bu değişim hareketi partinin iç dinamikleri ve tabanının baskısıyla alttan gelen bir hareket değil. Bazı güç odaklarının piyasaya sürdüğü bir kasetle ortaya çıkan bir rüzgar. Bu rüzgarın oluşması için ciddi bir koalisyon var. İktidar partisinden mennun olmayan çevreler bu koalisyonda gönüllü olarak yer aldı. Keşke bu rüzgar parti içinden tabanından bir dinamikle kendiliğinden ortaya çıksa idi. O zaman halkta karşılığını bulurdu, tabii bir rüzgar olurdu. Suni rüzgâr estirmek pahalı ve kısa vadeli bir çaba olur.