Kıbrıs için tek ses şart

A -
A +

Ankara Antlaşması'nın ek protokolünün imzalanmasıyla, 3 Ekim'de başlayacak müzakere süreci öncesindeki son düğüm de çözülmüş oldu. Böylece hükümetlerin, Sayın Cumhurbaşkanımızın, TBMM'nin, TSK'nın milli bir proje ve hedef olarak ittifakla önümüze koyduğu ve 40 yıldır her hükümetin ve ilgili her bürokratın gerçekleşmesi için gayret sarf ettiği AB'ye tam üye olma amacında çok önemli bir aşamayı da geride bıraktık. Bütün bu olumlu gelişmeleri Türkiye'nin ve KKTC'nin aleyhineymiş gibi göstermeye çalışan bir çevrenin tavırlarında ise en ufak bir değişiklik bile yok. Ben kendi adıma iki şeyi çok merak ediyorum. İlki; hedef böyle açık ve net iken şimdi AK Parti hükümeti değil de sözgelimi CHP, MHP ya da DYP hükümetleri işbaşında olsaydı ne yaparlardı? Acaba ek protokole imza koyma zamanı geldiğinde, böylesi üst düzeyde milli politikanın desteklediği bir konuda nasıl bir tavır takınırlardı? İkinci merak ettiğim konu şu: Koro halinde "Ek protokole imza atmamız, tanımak anlamına gelir" diyen muhalefetimiz, Güney Kıbrıs'ı tanımadığımız için bizi eleştiren Fransa'nın bilmediği hangi bilgiye sahiptir? En hazini de şu: 40 yıldan fazladır milli bir hedef olan AB tam üyeliği yolunda emek veren kadroların bugün AK Parti hükümetini eleştiren muhalefetin içinde yer alması. Bu muhalefet kime? Unutmayın ki ülkenin çıkarları ve ittifakla tespit edilen milli politikalar çerçevesinde tek yürek ve tek ses olmak şarttır. Bugüne dek milli hedeflerin iç politika malzemesi yapılmasından zarardan başka ne sonuç elde ettiğimizi bir düşünürsek bu sözlerim daha iyi anlaşılacaktır. Milli hedeflerin iç politikanın çok üstünde bir platformda yürütülmediği bir ülkede ortaya uzun vadeli hedefler koymanın da bir anlamı kalmaz. Sürekli sil baştan yapılan bir siyasi atmosferin içinde de Türkiye'nin çıkarları hep geri planda kalır. Bu yüzden muhalefet cephesinin şapkalarını önüne koyarak basiretli davranmaları ve AK Parti hükümetini yıpratmak için uğraşırken hepimizin üstünde bulunduğu milli platforma zarar vermekten vazgeçmeleri gerekmektedir. Sırf Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakanlığına muhalefet etmiş olmak için 40 yılı aşan bir milli hedefi silip atmaya çalışmanın siyasi akılla izah edilebilecek bir tarafının olmadığını görmek için biraz basiret sahibi olmak yeterli. Kıbrıs'ta işler yolunda Kimileri belirlenen milli politikaya rağmen bir şeyler açıklamaya devam ederken KKTC'de işler zannedildiğinden çok daha olumlu bir çizgide gelişiyor. ABD Kongresi Alt Kanadı'nın Temsilciler Meclisi'nin Türkiye Dostluk Grubu Eşbaşkanı Edwhitfield başkanlığında bir heyet KKTC'ye geldi. Azerbaycan ise KKTC'ye uygulanan hava ambargosunu tarihin bir parçası yapan uçuşu gerçekleştirdi. ABD ve Azerbaycan'dan gelen iş adamları önümüzdeki dönemde KKTC ekonomisi için olumlu sinyaller verdi. Sözün özü KKTC'nin önüne çıkan siyasi, ekonomik ve sosyal duvarlar her geçen gün inceliyor. Türkiye'nin kararlı bir politika izlemenin meyvelerini toplamaya devam edeceğinden emin olabilirsiniz. Türkiye ne AB hedefinden vazgeçebilir ne de Kıbrıs'tan. Böylesi kritik bir dönemde bu denli hassas bir hükümetin iş başında olması hepimizin menfaatine. Bunu görmezden gelen muhalefetin bile...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.