Kıbrıs müzakereleri bugün Ada'da başlıyor. ABD, Birleşmiş Milletler, AB'nin baskısı ve Türkiye'nin çözüm için gösterdiği kararlılık sonucu, sorunun çözümü için, ucunda ışık görünen olumlu bir tünele girildi. Kuzey Kıbrıs Türk tarafı, "olmazsa olmaz"ları korunduğu takdirde bu tünelden geçmeyi ve uçtaki ışığı bulmayı planlıyor. 1 Mayıs 2004 tarihinde Avrupa Birliğine girmeyi garantilemiş olan Kıbrıs Rum tarafında müzakerelerin olumlu sonuçlanması konusunda bir iyi niyet belirtisi ve kararlılık yok. Üzerlerinde baskı olmasa masaya oturmayı bile düşünmezlerdi! Türk hükümetinin ve Kıbrıs Türk tarafının iyi niyetini net olarak ortaya koymaları sonucu köşeye sıkıştılar. Şimdi istemeye istemeye bugün masadaki yerlerini alacaklar. Ancak masaya, samimi olarak çözüme ulaşma niyeti ile değil, Sayın Denktaş'ın sabrını taşırıp toplantıyı terk ettirmek amacıyla oturacaklar. Eğer Ankara şu ana kadar sürdürdüğü siyasi kararlılığı devam ettiremez ise ve bununla ilintili olarak Sayın Denktaş'ı, Rumlar masadan kaçırabilirse amaçlarına ulaşmış olacaklardır. Ama hem Denktaş'ın, hem de Türk Hükümetinin bu oyuna gelmeye hiç niyeti yok. Bugün başlayacak görüşmelerin, uzlaşma ile sonuçlanmasının tek çaresi var. Eğer BM, ABD ve AB samimi olarak, bu sürecin sonunda bir çözüm bekliyor ise, bu tek etkili çare, devreye hemen sokulmalıdır. Nedir bu çare? AB'nin Yunanistan ve Kıbrıs Rum tarafına baskı yapması... Eğer AB, Kıbrıs Rum kesimine baskı yapmaz ise bu süreçte Rumların uzlaşması imkansızdır. Uzlaşsalar da, uzlaşmasalar da 1 Mayıs 2004'te AB'ye girecekler. Uluslararası camia, bu problemin 1 Mayıs 2004'e kadar çözümünü isteyen güçlü aktörler, Yunanistan ve Rum tarafını baskı altında tutmalıdır. Kıbrıs Türkleri işin bilincinde Kıbrıs Türk tarafı, 'uzlaşmaz ilan edildiği takdirde' neler kaybedeceğinin bilincindedir. Ama Rum tarafının böyle bir endişesi yoktur. Rum tarafı uzlaşmadığı takdirde hiçbir şey kaybetmeyeceğini ve hatta müzakereleri 1 Mayıs'tan sonraya taşıyabildiği takdirde bu işten kârlı çıkacağını hesap etmekte ve müzakerelere bu psikoloji-bu ruh haliyle başlamaktadır. Rum tarafı üzerinde şu anda ABD hariç kimsenin baskısı yoktur. Ben ABD baskısının Rum tarafı üzerinde çok fazla etkili olacağını düşünmüyorum. Rum tarafını hizaya getirebilecek tek güç AB'dir. AB, Kıbrıs Rum tarafına "Müzakerelerde uzlaşmaz taraf olarak masadan kalkarsanız 1 Mayıs 2004'teki üyeliğinizi askıya alırız, bu durumda KKTC'ye uygulanan ambargoyu kaldırırız, Kıbrıs konusunda Türkiye'ye söyleyecek bir şeyimiz kalmaz" türündeki mesajları kuvvetli ve samimi bir biçimde verebilse, iddia ediyorum Denktaş ve Papadopulos 21 Mart'a kadar her konuda anlaşırlar. BM Genel Sekreterine dolduracak boşluk kalmaz. Eğer AB bünyesine problemli, bölünmüş sorunlu bir Kıbrıs ithal etmek istemiyorsa, bu problemin çözümüne samimi ve yapıcı katkı vermeli, Rum tarafını ciddi olarak uyarmalıdır. Rum tarafı Avrupa Birliğine güvendiği ve sırtını oraya dayadığı sürece bu müzakerelerden olumlu sonuç alınmaz. Olumlu sonuç, AB'nin samimi ve kararlı tavrına bağlıdır. KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Denktaş'a, sabır ve başarılar diliyoruz. Koca bir ömrü Kıbrıs Türklerine adayan Denktaş, KKTC'yi Avrupa Birliğine taşıyabilirse milli bir kahraman olarak tarihin sayfalarında altın harflerle yerini alacaktır. Ben inanıyorum ki, bu müzakereler çözümle sonuçlanacak. Eğer çözümle sonuçlanmaz ise bu Türkiye ve Denktaş'tan kaynaklanmayacak. Müzakereler ancak Rum tarafının tutumu nedeniyle çökecektir. Buna engel olacak en önemli güç ise AB'dir . Kıbrıs Türk tarafının kırmızı çizgileri korunarak ulaşılacak bir çözüm, hem Kıbrıs Türkleri hem de Türkiye için son derece hayırlı sonuçlar getirecektir. İç siyaseti bir kenara bırakıp bu milli davada tek yürek olarak Sayın Denktaş'ın arkasında duralım, ona cesaret verelim.