Kim, kimi kuşatmış?

A -
A +

Yargıtay Başkanı Sayın Gerçeker "Yargı kuşatma altında" demiş. Yargıyı kim kuşatma altına almış? Yürütme mi yasama erki mi? Yoksa yüksek yargının geçmişte kendi rızası ile koşa koşa brifing almaya gittiği kurumların etkisinden mi söz ediyor Sayın Başkan? Ben yasama ve yürütme erkleri tarafından baskı altına alınabilmiş bir Yargıtay, Danıştay ve Anayasa Mahkemesi Başkanı hatırlamıyorum. Ama ben yargı erki tarafından asılmış Başbakan, kodese konmuş bakan ve Yüce Divanda hizaya çekilmiş birçok siyasetçinin olduğunu hatırlıyorum. 12 Eylül 1980'den bu yana yargı erkince kapatılmış birçok siyasi parti ve siyaset yasağı konmuş birçok siyasetçi olduğunu biliyorum. Ancak aynı erkin, daha düne kadar darbe yaparak TBMM'yi kapatan, muhtıra veren, 28 Şubat post modern darbesini yapan hiçbir Allahın koluna en ufak bir hesap sorabildiğini de hatırlamıyorum. Yargıtay Başkanı gibi mesleğinin zirvesine gelmiş yüksek bir yargıç bunu inanarak mı söyledi çok merak ediyorum. Sayın Başkan, eğer iktidar partisinin yargıyı kuşatma altına aldığını ima ediyorsanız ben bu iddiaya güler geçerim. Neden mi? Bu parti milletten yüzde 47 gibi bir oy aldığı halde varlığının devamı Sayın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının iki dudağı arasında değil mi? Seçimlerden hemen sonra sizin de vicdanınızı sızlattığına inandığım zorlama gerekçelerle bu parti yok olma noktasına getirilmedi mi? Kim, kimin baskısı altında? Belediye otobüs fiyatlarından, minibüs taşıma fiyatlarının tespitine kadar yürütme âdeta Danıştay'ın kontrolü altında değil mi? Danıştay, aldığı kararlara bakanlıkları, belediyeleri kilitlemiş durumda değil mi? Kim iktidarda, yürütme mi yargı mı? Elinizi vicdanınıza koyduğunuzda Danıştay'ın son 7 yılda yürütmenin işlemlerine karşı verdiği kararlara gönlünüz rahat "doğru ve hukukidir" diyebiliyor musunuz? Yasama ve yürütmenin yargıyı kuşatması fiilen mümkün değil. Ama 12 Eylül ürünü Anayasanın verdiği imkânlarla yargı hem yürütmeyi hem de yasama organını baskı altına alabiliyor. Mevcut Anayasa buna imkân veriyor. Yürütmenin elindeki yerindelik kararını da yargı son yıllarda elinden almış durumda. Hükümetin yapmaya çalıştığı yargı reformuna gerçekten hangi tatminkâr gerekçe ile karşı çıkıyorsunuz? Örneğin, HSYK üye sayısı 21'e çıkarılmak isteniyor. Bu 21 üyenin bir kısmını Danıştay ve Yargıtay üyeleri seçecek. Bir kısmını birinci sınıf hakim ve savcılar aralarından seçecekler. Türkiye Barolar Birliği ile Adalet Akademisi kendi üyeleri arasından üye seçip gönderecek. Ayrıca TBMM üniversitelerdeki hukukçu öğretim üyeleri arasından topu-topu üç üye seçecek. Böylece yargının tümünün HSYK'da temsili sağlanacak. Bunun neresine itiraz ediyorsunuz? 21 kişinin içinde TBMM'nin seçtiği üç kişinin ne etkisi olabilir? Üç kişi ile mi yandaş yargı oluşacak? Yüce Türk Milleti adına karar verdiğini söyleyen yargının, hiç olmazsa üç üye seçimini TBMM'ye bırakarak millet iradesi ile irtibatlandırılmasında ne mahzur var? Yasama organı 3 üye ile mi HSYK'yı kuşatacak? 18 üye buna izin verir mi? Yargı reformu ile HSYK kararlarına itiraz yolunun açılması, Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu'nun tüm yetkileri ile beraber HSYK'ya bağlanması, ayrıca eskiden müsteşarın kuruldaki kilit rolünün kaldırılması gibi AB standartlarında birçok yenilik getiriliyor. Tüm bu pozitif yeniliklere karşı TBMM'nin 21 üyeden 3'ünü seçmek istemesi neden rahatsızlık veriyor. Yoksa eski sistemle al gülüm-ver gülüm uygulamasının değiştirilmesi midir gerçek rahatsızlık?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.