Türkiye nüfusunun büyük bir bölümünü temsil eden 7 sivil toplum örgütü bir araya gelerek "Türkiye'nin istikbalini karartmaya kimsenin hakkı yok. Yeni bir Anayasa ve Siyasi Partiler Yasasına ihtiyaç var. Sorumluluk makamındaki herkes uzlaşmak için mevcut pozisyonundan bir adım geri atmalı" tarzında bir açıklama yaptılar. İlk tepkileri merak ettim. Başbakan "Ortak aklın oluşması için sürece öncülük etmeye hazırız" dedi. 40 yıldır iktidar yüzü görmeyen, her defasında sandıkta milletten tokat yiyen, millet iradesinden umudunu kesmiş, krizden, kaostan, muhtıralardan, anti-demokratik girişimlerden medet uman CHP lideri Baykal, sivil girişimin çağrısına "Cumhuriyet'in temel nitelikleri konusunda AK Parti ile pazarlık mı yapacağız" tarzında negatif bir cevap verdi. Başbakan'dan uzlaşma aramasını isteyenler sayın Baykal'ı ya tanımıyorlar ya da laf olsun diye konuşuyorlar. Sayın Baykal ile uzlaşabilseydi rahmetli Ecevit uzlaşırdı. Kendi partisinin üyeleri dahil kimse Baykal ile uzlaşamaz. Bir istisna hariç; Baykal'ın dediklerini aynen kabul ederseniz uzlaşabilirsiniz! Ama onun adına da uzlaşma denmiyor. Nitekim Sayın Başbakan "Uzlaşma için 5 yıl bekledim" diyor. 20 yıl da bekleseniz uzlaşamazsınız. Kendi partisi içerisinde bile uzlaşmaya kapalıdır kendileri. MHP'nin bu çağrıya tepkisi de ilginç doğrusu. Onlar da "Bu çağrının muhatabı AK Parti ve Başbakan'dır" diyorlar. Peki kardeşim, bu kaos, bu gerginlik, bu iddianame yüzünden oluşmadı mı? Bu iddianameyi hızlandıran gelişme baş örtüsü yasağının üniversitelerde kaldırılmasına yönelik anayasa değişikliği değil midir? Bu anayasa değişikliğinin yapılmasında AK Parti'yi, Başbakanı teşvik ve hatta tahrik eden siz değil miydiniz? Bugün nasıl oluyor da kenara çekilip "bu çağrının muhatabı biz değiliz" diyorsunuz? MHP'ye yakışanı yapın. MHP'ye yakışan da, siyasi rakibini yargıdan medet umarak saf dışı bırakmak değil, milletin oyları ile sandıkta saf dışı bırakmaktır. "AK Parti kapatılmasın ama Tayyip Erdoğan'a siyasi yasak getirilsin" teklifi millet vicdanında karşılık bulmuyor.