22 Temmuz seçimlerinde milletten yüzde 60 oy alan iki siyasi parti, toplumda var olan ve sıkıntılara yol açan sorunun çözümü için TBMM çatısı altında bir öneri getirdiler. Bu önerinin hedefi; baş örtüsü takan ve üniversiteye gitmek isteyen genç kızlara yükseköğrenim imkânı tanımak. Bu öneriye CHP hariç, neredeyse tüm siyasi partiler de destek verdi. Hazırlanan teklifin ilk tur oylaması dün TBMM'de yapıldı. Parlamentonun büyük çoğunluğu teklifi destekler nitelikte oy kullandı. Teklifin ikinci tur oylaması da cumartesi günü yapılacak. İkinci tur oylamada destek veren üyelerin sayısı daha da artacaktır. 2'nci tur oylamadan sonra değişiklik Cumhurbaşkanlığına gönderilecektir. Eğer Sayın Cumhurbaşkanı da Yüce Meclis'in kararına katılırsa değişiklik Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girecektir. Sayın Cumhurbaşkanının onayından sonra CHP konuyu Anayasa Mahkemesi'ne götürecektir. Yüce Mahkeme, anayasa değişikliklerini şekil yönünden incelemektedir. Eğer şekil yönünden bir noksanlık söz konusu değilse sorun olmayacaktır. Tabii ki bu benim kişisel görüşüm. Ben genel bir eğilimden, işleyişten bahsediyorum. Bazı çevreler daha şimdiden Yüce Mahkemeyi baskı altına almak için her yola başvurmaktadırlar. O çevrelerin arzusu, Anayasa Mahkemesi'nin bu değişikliklerin Anayasa'nın 2'nci maddesine uyup uymadığını incelemesidir. Bu talebi mevcut yasalarla karşılama imkânı yoktur. Ancak zorlama ile olur. Hukukta zorlama yorumların nelere sebep olduğunu geçmişte çok yaşamış bir toplumuz, biz. Üniversitede baş örtüsü yasağının kaldırılmasına karşı çıkanların en önemli iddiası, "Amaç baş örtüsü yasağını kaldırmak değil. Amaç adım adım laiklik ilkesini ortadan kaldırmak. Bu yasağın kalkmasına göz yumarsak devletin, kamunun din esaslarına göre yönetilmesi, düzenlemesiyle ilgili sıra ile yeni adımlar gelir" söylemidir. Bu endişeyi samimi olarak duyanlara saygı göstermek ve onların bu endişelerini gidermek gerekir. Ancak benim bu endişeleri duyan insanlara söylemek istediğim bir-iki sözüm var. Laiklik ilkesi; din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını, devletin din kurallarına göre değil, akıl-bilim ve çağdaş gelişmelere göre yönetilmesini, insanların din ve vicdan özgürlüklerinin varlığını öngörüyor. Allah aşkına bu toplumun yüzde kaçı, devletin din esaslarına göre yönetilmesini istiyor? Yüzde kaçı, laik devlete karşı? Son 10 yılda yapılan tüm kamuoyu araştırmalarında devletin din kurallarına göre yönetilmesini isteyenlerin oranı hiçbir zaman yüzde 5-6'yı geçmemiş. Toplumun yüzde 95'i, tavrını laik Cumhuriyetten yana koymuş marjinal kalan yüzde 5'lik kesimi baz alarak yasalarımızı düzenlersek yüzde 95'lik kesime eziyet etmiş, haksızlık etmiş olmaz mıyız? Ülkemizde mütedeyyin-samimi hiçbir Müslüman'ın laik cumhuriyetle bir sorunu yoktur. Laik cumhuriyet bilakis onlara lazımdır. Çünkü laik devlet, onların inançlarını özgürce yaşamalarını; ibadetlerini özgürce yerine getirmelerini; inançlarını ifade etmelerini güvence altına almaktadır. İktidardaki AK Parti'nin laikliği zedelemek, yavaş yavaş etkisizleştirmek gibi bir düşünce ve projesinin olduğunu söylemek ciddi bir haksızlık olur. 5 yıldan fazladır iktidarda olan bu partinin yaptığı hangi eylem ve işlem, önerdiği hangi yasa laik Cumhuriyeti zayıflatmaya yöneliktir? Bundan 5-6 yıl önce bu endişeleri duymanızı saygı ile karşılardım. Ama 5-6 yıldır iktidarda olan bu insanların icraatları ortada. Bu süreç içinde cumhuriyet zayıfladı mı, güçlendi mi? Ama siyasi partilerin toplumsal değerlere hassasiyet göstermelerini, laik sistemin gereği insanların inançlarını özgürce yaşamalarının önündeki engelleri kaldırma arzularını laiklik karşıtlığı olarak görüyorsanız, size söyleyebileceğim bir şey yok. O zaman sizin her şeyi tehdit olarak algılama potansiyelinizi hiçbir iyi niyetli çaba ortadan kaldıramaz. Toplumu ile kavgalı devlet olmaz. Toplumsal değerlerle Cumhuriyet değerlerini örtüştüremezseniz, marjinal kalan Cumhuriyet karşıtlarının sayısını artırırsınız. Baş örtüsü yasağının kaldırılmasından endişe duyan bir kısım yazarlar; bu teklifi getirenlerin ilk ve ortaöğretimde ve kamuda baş örtüsünün serbest bırakılmayacağını kamuoyuna taahhüt etmeleri gerektiğini söylüyorlar. Eh be kardeşim! sağır mısınız, duymak mı istemiyorsunuz, bu teklifi getiren her iki siyasi partinin hem liderleri, hem de yetkilileri önerilerinin sadece yükseköğretimle sınırlı olduğunu, kamu çalışanları ile ilk ve ortaöğretim için mevcut uygulamanın devam edeceğini defalarca kamuoyu önünde açıkladılar. Daha nasıl bir taahhüt istiyorsunuz. Yemin mi etsinler, imza mı versinler, hangisi keser sizi!?.