Geçtiğimiz haftaki televizyon programımızda Erdoğan karşıtlarının ağızlarına sakız ettikleri "korku imparatorluğu" meselesini Sayın Başbakan'a sordum. Böyle bir şey gerçek değilse bile böyle bir algının oluştuğunu söyledim. Başbakan bu algının çıkarları zarar gören çevreler tarafından medya aracılığı ile kasıtlı olarak oluşturulduğunu, bunun hem doğru olmadığını hem de kendisinin asla böyle bir amaç taşımadığını söyledi. "Eğer böyle bir gücüm olsaydı milletten yüzde 47 oy almış olan partime kapatma davası açılmasını engellerdim" diyen Başbakan, yargıya ve devlet kurumlarının işleyişine müdahale etme imkânlarının olmadığını, böyle bir imkan olsa bile bu imkanların muhaliflerine karşı baskı aracı olarak kullanacak bir ahlak ve anlayışta olmadıklarını söylüyor. Hukuk dışı yollardan yapılan telefon dinlemelerinden kendileri de rahatsız. Bu yolla kendisini ve çevresini de dinlemişler. Bu alanda her türlü hukuki caydırıcı düzenlemelerin yapıldığını belirtiyor. Ergenekon davasının yargı aracılığı ile yürütüldüğünü, hükümet olarak kendilerinin bu davalara asla müdahale etmediklerini, hukuken böyle bir imkana da sahip olmadıklarını söylüyor. Ancak siyasi otorite olarak hukukun arkasına iradelerini ve kararlılıklarını koyduklarını, hukukun işlemesi için hükümet olarak üzerlerine düşenleri yaptıklarını belirtiyor. Muhalifleri ile siyasi mücadelelerini hukuk çerçevesinde, demokrasinin sınırları içerisinde yaptıklarını, milletten aldıkları güçlü destek orta yerde dururken hukuk dışı yollara asla tevessül etmeyeceklerini belirtiyor. Gazeteci ve köşe yazarları tarafından kendisine ve partisine yönelik yapılan eleştirilerden yararlandığını ve eleştirilerin kendileri için yararlı olduğunu söylüyor. "Ancak bana, aileme ve değerlerime sabahtan akşama küfreden, hakaret eden yazarlara boyun eğmem, cevap veririm, yasal yollardan da hakkımı ararım" diyor. Kendi iktidarları döneminde kendilerine muhalif gazete patronları veya iş adamlarının köşeye sıkıştırılması için vergi veya SSK müfettişlerinin görevlendirilmesi gibi bir yönteme asla ve kat'a başvurmadıklarını, böyle bir yöntemin kendisinin siyaset yapma ilkeleri ile bağdaşamayacağını belirtiyor. Devlet kurumlarının kendi programlarına göre rutin işlerini yaptığını, geçmişte iktidarları devreye sokarak bu rutin incelemeleri bile engelleyen çevrelerin bugün bunu yapamadıkları için AK Parti hükümetinden rahatsız olduklarını düşünüyor. Yeni hükümetin kimsenin üzerine devlet görevlilerini göndermediğini, ancak görevini yapmaya çalışan devlet yetkililerinin işini yapması için arkalarına siyasi irade koyduklarını, işini yapmaya çalışan yetkililere geçmişte olduğu gibi engel olunmadığını belirtiyor. Ayrıca "yandaş medya" olarak takdim edilen bazı gazete patronlarının şirketlerinin de Maliye tarafından hesaplarının incelendiği ve cezalar kesildiği de biliniyor. Kimseye bir ayrıcalık tanınmadığı söyleniyor. Eylem ve işlemleri hukuka, yasalara uygun olan kimsenin kimseden korkmasına gerek yok.