Kriz tacirleri iş başında...

A -
A +

2004'e girerken karşılaştığımız iki tablo nedeniyle, farklı düşünceler ve duygular yaşıyoruz. Bir taraftan seviniyoruz, umutlanıyoruz, moralimiz düzeliyor. Diğer taraftan ise üzülüyoruz, moralimiz bozuluyor ve 2004 için kaygılanıyoruz. Bizi sevindiren olaylar, ekonomide gerçekleşiyor. Yıl sonunda ihracatımız bir önceki yıla göre 32.4'lük bir artış gösteriyor ve 47.9 milyar dolara ulaşıyor. Kişi başına düşen milli gelir bir önceki yıla göre 773 dolar artarak 3382 dolara yükseliyor. Borsa son 44 ayın rekorunu kırarak 19 bin puanın üzerine çıkıyor. 28 yıldır yüksek enflasyon ile boğuşan ve zamlardan bıkan Türk toplumu, bu yıl ilk kez enflasyonun düşmesi ile ucuzluğu görüyor... TEFE yüzde 13.9, TÜFE yüzde 18.4 oranında gerçekleşiyor. Bu tarihi bir olaydır. Türkiye, tek haneli enflasyona hızla yaklaşıyor. AB yolunda önemli adımlar atılıyor. Bu adımlar kararlı bir şekilde devam ediyor, bizi sevindiren, umutlandıran tablo bu. Diğer taraftan, TBMM gibi kutsal saydığımız bir kurumun üyesi, yukarıda sıraladığımız olumlu tablonun gerçekleşmesi için büyük gayret sarfeden AK Parti'nin bir milletvekili çıkıyor, bu olumlu tabloya dinamit koyuyor!.. Bu olumlu tabloyu hazmedemeyen, Türkiye'nin her alanda normalleşmesini içine sindiremeyen, AB yolunu kesmek isteyenlerin ekmeğine yağ sürüyor. Toplumu ve siyaseti gerenler! Geçmiş dönemlerde de asli görevi partisine zarar vermek olan tipler gördük. Bu tür tipler toplumu ve siyaseti gerer, her fırsatta askeri kaşır. Hassasiyetleri kaşıyarak kışkırtma zeminine benzin döker. Kamuoyunun çeşitli kesimleri bu tipleri provokatör olarak kullanır. Siyasi ve ekonomik istikrar açısından keyfini çıkaracağımız bir yıla girerken, bu milletvekilinin gündemimizi başka alanlara çekmeye ne hakkı var? Kriz meraklısı lobilerin iştahla beklediği ortama katkı vermek onun asli görevi mi? Ben bu vekilin kriz çıkarmak için kendini sorumlu saydığına inanmaya başladım. Çünkü kendileri daha önce de APO'nun tecritten çıkartılıp F tipi cezaevine naklini istemişti. Dokunulmazlıkların kaldırılması konusundaki tartışmalarda da yargıya ve güvenlik güçlerine güvenmediğini ilan etmişti. Ünüformalı resminden rahatsız olduğu Atatürk olmasaydı, bugün TBMM'e olur muydu? Kendisi oraya gelebilir miydi? Askerinden rahatsız olan bir insan muhafazakar olabilir mi? Atatürk, hem millet olmamızın hem de moderleşmenin simgesidir. Mareşal ünvanını kendisine TBMM vermiştir. Erbakan döneminde ülke gerçeklerinin farkında olmayan birkaç partilinin, hem kendi partilerinin hem de ülkenin başına ne işler açtığı henüz unutulmadı. O dönemde sorumsuz bazı insanların yaptığı densizliklerden bu ülkede en çok mütedeyyin Müslümanlar zarar gördü. Sayın Erdoğan, Erbakan ile yollarını neden ayırdı? "Geçmişte yapılan hatalardan ders aldık, biz İslam'cı bir parti değiliz. Biz muhafazakar demokratız. Cumhuriyetin temel ilkelerine ve demokrasiye bağlıyız" diyen AK Parti Genel Başkanının düşünceleri, Hüsrev Kutlu için ne anlam ifade ediyor? Hüsrev Kutlu'nun yaptığı açıklamaları yanlış, yersiz ve anlamsız buluyorum. Konuyla ilgili görüştüğüm bakanlar ve AK Parti milletvekillerinin tamamı Kutlu'nun davranışını doğru bulmuyor. Meclis Başkanı, Kutlu'nun tavrına tepki gösterdi. Sayın Başbakan, Kutlu ile ilgili olarak disiplin soruşturması başlattı. Ancak Kutlu'nun bu anlamsız tavrını bir rejim sorununa indirgemek, "vatan elden gidiyor" şeklinde takdim etmek son derece yanlıştır. Kasıtlı yapılıyor ise de tehlikelidir. Vekilin askerlik kurumu ile ilgili görüş belirtmesi Genelkurmay'a cevap hakkı vermiştir. Genelkurmay da bu cevap hakkını son derece dikkatli bir üslup ile kullanmıştır. Meclis Başkanı, Milli Savunma Bakanı ve Sayın Başbakan bu vekile erken tepki gösterselerdi, belki Genelkurmay bu cevap hakkını bile kullanmazdı. Hükümet-asker ilişkilerinin bozulması için çok ciddi gayret gösteren kriz lobileri var. Bu ilişkinin bozulması, gerilmesi sadece hükümete değil, hem orduya hem de geleceğimize ciddi zararlar verir. Azınlıkta olan marjinallerin bu ülkenin gündemini değiştirmesine sorumluluk sahibi hiçbir devlet adamı izin vermemelidir. Bin düşünüp bir konuşmalı! AK Partili Grup Başkan Vekillerine ve milletvekillerine çok iş düşüyor. Onlar bin düşünüp bir konuşmadıkça, bu ülkedeki kriz meraklılarının ekmeğine yağ sürerler. Sivilleşmeyi savunanlar kışkırtmalara izin vermemelidir. Biz ülke olarak İslam-Laiklik ve demokrasi arasındaki dengeleri tutturmak zorundayız. Toplumsal barışın ön şartı bu. AB adayı Türkiye, 2004 yılına daha akılcı tartışmalarla girmeliydi. Gündemimiz daha iyi bir ekonomi, Kıbrıs, Ege ve AB hedefi olmalıydı. Sayın başbakan, demokrasi ve Cumhuriyet konusunda gösterdiği dikkat ve hassasiyeti devam ettirmeli. Laik, demokratik Cumhuriyete sahip çıkmalı ve bundan alacağı güç ile Türkiye'yi AB'ye taşımalıdır. Bu olaydan ders çıkartılmalı, herkes kendi bünyesindeki aşırıları ve densizleri ya kontrol altına almalı ya da saf dışı bırakmalıdır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.