Bizim ülkemizin son 20 yıldır en büyük problemi 'Kürt sorunu' olmuştur. Bugün de en büyük problemimiz budur. İnkâr da etsek, kafamızı kuma da gömsek iç barışımızı tehdit eden, birlik ve beraberliğimizi zedeleyen, büyük ekonomik kaynaklarımızı heba eden ve önemli diplomatik ve ekonomik fırsatları kaçırmamıza sebep olan en önemli sorunumuz bu sorundur. Bu sorunun çözümü için yıllardır uyguladığımız yöntemlerle sonuç alamadık. Hatta sorunu daha da büyüttük. Doğru-etkili ve sonuç verecek bir çözüm bulamaz isek sorun artık bizim inisiyatifimizden çıkıp uluslararası bir sorun haline gelecek. O hale geldiğinde işimiz gerçekten zor. Bu sorunu çözmüş olan bir Türkiye'nin önünde kimse duramaz. İşte o zaman Türkiye gerçekten uluslararası gerçek bir aktör hâline gelir. Bugün hem içeride hem dışarıda bu sorunun çözümü için ilk kez bu kadar uygun bir ortam var. AB ve ABD sorunun çözümü için ilk kez samimi çaba harcıyor. ABD askerlerini Irak'tan çekecek. ABD Kuzey Irak'ı Türkiye'ye emanet etmek istiyor. Uluslararası dev aktörler enerji köprüsü ve terminali haline gelmeye başlayan Türkiye coğrafyasında terör ve kavga istemiyor. İçeride de ilk kez Devletin Zirvesinde bu sorunun çözümü için sağlanmış bir mutabakatın olduğu görünüyor. Kısacası sorunun çözümü için iç ve dış konjonktür son derece uygun. Sayın Cumhurbaşkanı boş yere "Tarihî fırsat" demiyor. Aslında Hükümet önemli bir siyasi risk alıyor. "Kürt açılımı" olarak nitelendirilen bu çabaların milliyetçi akımları ve muhalefeti güçlendireceği, iktidar partisine de oy kaybettireceği kesin. Ama "Türkiye kazanacaksa biz kaybetmeye razıyız" diyen bir Başbakan bu duyguların da samimi ise bu riskleri alacaktır. Ancak Sayın Başbakan bu soruna sadece Hükümetin sorunu olarak bakmamalıdır. Bu ülkenin milli bir sorunudur. Bu sorunun çözümü için atılacak adımların tamamı bir "Devlet kararı" hâline getirilmelidir. Bunun için atılacak tüm adımlar MGK'da tartışılıp karara bağlanmalıdır. STK'lar, muhalefet partileri, basın sürece dahil edilmelidir. Çizilecek yol haritasında herkes elini taşın altına koymalıdır. Aksi takdirde 1 Mart tezkeresinde olduğu gibi sonradan Hükümete tuzak kuranlar bu çabaları istismar edeceklerdir. Sayın Başbakanın halkın oyları ile TBMM'ye gelmiş DTP ile görüşmesi olumlu bir adımdır. Milli bir sorunu iç siyaset malzemesi haline getirmek için ellerini ovuşturarak bekleyen muhalefet partisi liderleri ile de her şeye rağmen mutlaka görüşmeli ve iş birliği fırsatları aramalıdır. Bu fırsatı vermezler ise de onları kamuoyuna afişe etmelidir.