Laiklik ayrıştırıcı değil birleştiricidir

A -
A +

Dün, laiklik ilkesinin anayasaya konulmasının yıl dönümüydü. 1924 Anayasasında laiklikle ilgili bir düzenleme yoktu. 1961 ve 1982 Anayasalarında laiklikle ilgili detaylı düzenlemelere yer verilmiştir. 1982 Anayasasının "Başlangıç" bölümüyle 2, 4, 6, 10, 14, 15 ve 24'üncü maddelerinde laiklikle ilgili hükümlere yer verilmiştir. Ancak anayasada laikliğin net, herkes tarafından kolay anlaşılabilir bir tanımı yapılmamıştır. Anayasanın 24. maddesinde din ve vicdan özgürlüğü temel insan hakkı olarak düzenlenmiştir. Anayasanın, "Başlangıç" bölümünün 5. fıkrasında "..... laiklik ilkesinin gereği kutsal din duygularının devlet işlerine kesinlikle karıştırılmayacağı..." hükmü mevcuttur. Buna karşılık devletin dine müdahale edemeyeceği ve din kurallarını belirleyemeyeceği hükmüne yer verilmiştir. Anayasanın 10'uncu maddesi "Herkes ....... felsefe, inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetmeksizin kanun önünde eşittir" der. Anayasanın 24. maddesi ile din ve vicdan özgürlüğü teminat altına alınmıştır. Anayasanın 15/1 maddesinde olağanüstü hâllerde temel hak ve özgürlüklerin durdurulması öngörüldüğü halde, bu maddenin 2. fıkrasında olağanüstü durumlarda bile din ve vicdan özgürlüğünün kısıtlanamayacağı ilkesi kabul edilmiştir. Anayasada laiklikle ilgili yer alan tüm maddeleri incelediğinizde şöyle bir sonuca varıyoruz; laiklik dinin devlet işlerine, devletin ise din işlerine karışmaması, her ikisinin birbirinden ayrılması anlamına geliyor. Dünkü yazımda belirttiğim gibi bu tanım iki temel ögeye dayanıyor. Birinci öge; laik devlette yöneticiler dini, din adamları devleti yönetemezler. Laik devlet bütün dinlere ve mezheplere aynı uzaklıktadır. Laik devlette devlet düzeni hukuk ve eğitim akla ve bilime göre biçimlendirilir. Ancak Diyanet İşleri'nin devlete bağlı olması aslında laikliğin birinci temel ögesine aykırıdır. Bu uygulamada devlet ihtiyaç duyduğunda Diyanet aracılığıyla dine müdahale etme, yönlendirme imkânına sahiptir. Üniversiteye başörtülü genç kızların girmesine imkân tanımanın laikliğin bu ögesine aykırı olduğunu iddia edenler var. Bu doğru bir değerlendirme değil. Eğer yasama organı, "örtünmek dinimizin gereğidir. Üniversitede reşit kızlarımız başlarını örterek öğrenimine devam edebilir" tarzında bir karar alsaydı, bu karar laik devlet düzenini, hukuk ve eğitimi din kurallarına göre biçimlendirmek olurdu ve bu durum laiklik ilkesine aykırı bir girişim olarak değerlendirilirdi. Oysa şimdi yapılmak istenen ister başı açık olsun, ister başı kapalı olsun herkesin yüksek öğrenim hakkından istifade etmesi öneriliyor. Bunun laiklik ilkesinin zedelenmesi ile ne ilgisi var? Laikliğin en katı biçimde uygulandığı Fransa dahil bugün üye olmak istediğimiz AB'nin hangi ülkesinde yüksek öğrenimde baş örtüsü yasağı var? Bu ülkelerin hangisinde kıyafeti nedeniyle insanların yüksek öğrenim hakkı elinden alınıyor? Bu ülkelerin devlet düzeni laik değil mi? Cahil kalan, okumayan insan bence laiklik için daha tehlikelidir. Laikliğin ikinci ögesi de; kişilerin din ve vicdan özgürlüğünün teminat altına alınmasıdır. Herkes vicdan, dini inanç ve kanaat özgürlüğüne sahiptir. Anayasa'nın 14. maddesi, "Anayasa hükümlerinden hiçbiri, devlete veya kişilere anayasa ile tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz" hükmünü kapsamaktadır. Hak ve özgürlükleri kötüye kullananlar çıkarsa mevcut yasalara göre sonuçlarına katlanır. Ancak peşin hükümlerle demokrasilerde özgürlükleri yok etme özgürlüğü kimseye tanınmaz. Başını örterek üniversiteye devam edebilme talebi temel hak ve özgürlükler kapsamında değerlendirilmesi gereken bir sorundur. Yüce din duyguları, laiklik ve cumhuriyet değerleri, milliyetçilik hiçbir siyasi partinin tekelinde olamaz. Bunlar toplumumuzun ortak değerleridir. Laiklik ilkesi de kimsenin tasarrufunda değildir. Laiklik ayrıştırıcı değil, birleştirici bir ilke olarak yaşatılmalıdır. Dünkü grup toplantılarında hem başbakan Erdoğan hem de MHP lideri Bahçeli bu mevcut yasağı kaldıran düzenleme ile ilgili samimi endişe taşıyan insanlarımızın endişelerini giderecek açıklamalarda bulundular. Onların samimiyetlerine inanmak zorundayız. "Kocatepe ile Anıttepe arasındaki çelik halatız" benzetmesi yapan Sayın Bahçeli, "Ne inançlarımızdan ne toplumsal değerlerimizden vazgeçeriz ne de cumhuriyetin temel değerlerinden... Meziyet ikisini bir arada yaşatabilmektir" diyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.