Türkiye'nin üyeliğinin AB çevrelerinde de ciddi bir şekilde dile getirildiği, 2004 sonunda son üye olarak müzakerelere başlama hazırlığının hızla yapıldığı ve ekonominin canlanmaya başladığı bir dönemde, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin siyasetteki yerini gündeme getiren söylenti haber ve değerlendirmeler birbiri ardından gelmeye başladı. Bu haber ve yorumları incelediğinizde iddiaları gündeme getirenlerin Türk Silahlı Kuvvetleri'nin işleyişiyle disiplin ve anlayışını hiç bilmediklerini, yazdıklarının doğru çıkmasının mümkün olmadığını görürsünüz. Ordu ve Hükümeti karşı karşıya getirmeye yönelik haber ve yorumlara kısaca bir göz atalım... Sayın Özkök, Başbakan Erdoğan ile yaptığı görüşmede, "AK Parti Hükümetinin uygulamaları nedeniyle Genç Subaylar tedirgin" demiş. TSK'da 18 yıl görev yapmış emekli bir Harbiyeli olarak ben bu habere önce güldüm sonra da çok üzüldüm. Nedenine gelince, Sayın Genelkurmay Başkanı Özkök Hükümetin uygulamalarını beğenmiyorsa bunu açık-seçik bir biçimde söyler, kimseye mal etmez. Özkök, 'Genç subaylar'ın düşüncelerine katılıyorsa bunu onların değil Genelkurmay Başkanlığının 'resmi' görüşü olarak açıklar. Eğer bu düşünceleri paylaşmıyorsa genç subayları kendi asli görevleri ile meşgul olmaları konusunda ikaz eder. Uyarıyı anlamayanlara da işlem yapar. Şu hususa özellikle dikkatinize çekmek isterim. Genç subayların görevi hükümet icraatlarını izlemek değil, kendilerine teslim edilen vatan evlatlarını attığını vuran, fiziki kondisyonu yüksek, verilecek görevleri her türlü muharebe ortamında yapabilen askerler olarak yetiştirmek ve onlara Atatürk ilke ve inkılaplarını öğretmektir. Genç subaylar kışlaları ile evli gibidirler. Vakitlerinin ve enerjilerinin tamamını kendilerine verilmiş olan göreve harcarlar. Ayrıca genç Harbiyelilerle yaşlı Harbiyeliler arasında Cumhuriyetin değerleri konusundaki duyarlılık farklı da değildir. Kısacası TSK içerisinde görüş-şikayet-dilek bildirme yönteminin nasıl çalıştığını bilenler bu haberin doğru olmadığını da bilirler. Bir başka iddia... Bir başka iddia da TSK'nın üst kademesinde görüş birliği olmadığı ve farklı eğilimler bulunduğu yolunda. TSK'da görüş nasıl oluşturulur? sorusuna verilecek cevap bu iddiaları kökünden çürütecektir. Türk Silahlı Kuvvetlerinde bir konuda karar verilecek veya görüş oluşturulacak ise önce durum muhakemeleri yapılır. Bu aşamada herkes serbestçe görüşünü dile getirir. Ortaya atılan görüşler birbirine zıt görüşler de olabilir. Daha sonra tüm görüşleri dinleyen Komutan kendi durum muhakemesini yapar ve kararını açıklar. Komutanın kararı açıklandıktan sonra farklı yorum, değerlendirme ve görüşlerin hepsi bir kenara atılır. Artık alt kademedeki herkes komutanın açıkladığı bu karara harfiyen riayet eder. Kendi kararıymış gibi sahiplenir ve bu kararı en iyi şekilde uygulamak için elinden geleni yapar. Komutan kararını açıkladıktan sonra hâlâ farklı düşünce açıklamak ve farklı duruş sergilemek askerlikte emre itaatsizliktir. Bu yola başvuran kişi iyi bir asker değildir ve o kurumda barınamaz. Bu karar her rütbedeki komutan için geçerlidir. Herhangi bir konuda Sayın Genelkurmay Başkanı Özkök ile diğer komutanların görüşleri farklı olabilir, aralarında görüş ayrılığı olabilir. Ama Genelkurmay Başkanı görüşünü açıkladıktan sonra diğer komutanlar bu görüşe katılmak ve bunun gereğini yapmak zorundadır. Görüş ayrılığı bu noktada ortadan kalkar bu karar artık bir emirdir ve herkes uymak zorundadır. Orgeneral rütbesine gelmiş her komutan bu basit kuralı iyi bilir ve titizlikle de uyar, uymak istemiyorsa emeklilik dilekçesini verir. Bu kural TSK'nın en önemli töresidir. TSK'yı ayakta tutan emir-komuta zincirini oluşturan erinden generaline kadar herkesin uymakla mükellef olduğu bir kuraldır. Söylentiler maksatlı TSK ile ilgili çıkan söylentileri maksatlı buluyorum. Her şeyin yedeği bulunur; Hükümetin, işçinin, işverenin... Ama ordumuzun yedeği yok. Bu kurumu yıpratmak doğru değildir. Ordumuzu iç politikanın tartışma alanı içine çeken haber ve yorumları doğru bulmuyorum. Hükümetin icraatlarını beğenmeyenler, Türk Silahlı Kuvvetlerini tahrik edeceğine, sivil toplum örgütlerini ve toplumu kullansınlar. TSK'nın her mensubu çok uyanık olmalı ve dikkatli hareket etmelidir. Halkımız askerini çok seviyor. Bu camiayı tahrik edenleri geçmişte de gördük, "Önce irtica hortladı-şeriat geliyor, TSK neden susuyor" dediler. Sonra da ordu faşist, ordu demokrasinin önünde engel, Avrupa Birliğinin önünde engel" dediler. Biz bu filmi eskiden çok seyrettik sakın kimse oyuna gelmesin! AK Parti Hükümeti laik rejimi tehdit ediyor ve bu konuda simgesel adımlar atıyorsa komutanlar yasaların kendilerine verdiği hakları kullanarak MGK'da her türlü eleştiriyi yapmalı, ikazlarını sıralamalıdır. Bazı yazar-çizerlerin ve çevrelerin kendilerini kullanmalarına izin vermemelidirler. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz AK Parti Hükümetinin bazı icraatlarını beğenmeyebilir. Ancak hiç şüphe yok ki ordu ile hükümet arasında anayasal çerçeve içerisinde makul bir çalışma ilişkisinin yürütülmesi her iki tarafın da sorumluluğudur. Hükümete düşen görev Ordu ile ilgili spekülasyonlara izin vermemek ve TSK'nın yıpratılmasına seyirci kalmamaktır. Ülke gündemi ile ilgili hassas haberler ortaya çıktığında her iki kurum da hemen kamuoyu oluşturmalı, zamanında doğru açıklamayı yapmalı ve dezenfarmasyonu önlemelidir. Ülkesini seven herkese, her kuruma Cumhuriyet rejimini koruma konusunda sorumluluk düşüyor. Bu sorumluluğun sınırlarını yasalarımız çiziyor. Kimse bu yasaların dışına çıkmamalıdır. Tüm söylentiler hem AB çabamıza hem de Türk Silahlı Kuvvetlerine zarar veriyor. Bu zararın faturasının devletimize ve milletimize ödettirileceğini sakın unutmayalım! Not: Bu yazı Genelkurmay Başkanı Özkök'ün bizimle yaptığı sohbet toplantısından önce yazılmış ve toplantıdan sonra herhangi bir değişiklik yapılmamıştır.