Malatya olayı ve yerinden yönetim ihtiyacı

A -
A +

Gezimizin son günü Londra'da Başbakan ile birlikte 'London School of Economics Üniversitesi ve Türk Demokrasi Vakfı tarafından düzenlenen 'Kültürel Çeşitlilikte Kadının İnsan Hakları' konulu konferansa katıldık. Konferans salonuna girişte İngiliz üniversite görevlilerinin saçma sapan engellemesi ile karşılaştık. Bakan Nimet Çubukçu, görevlileri aşıp salona girmekte zorlandı. Bizler de uzun uğraşlardan sonra girebildik. Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, Devlet Bakanı Ali Babacan ve AK Parti İzmir Milletvekili Zekeriya Akçam birer sunum yaptılar. Kapanış sunumunu da Başbakan Erdoğan gerçekleştirdi. Salonun girişinde Bakan Çubukçu ile sohbet ettik. Malatya'da meydana gelen olay onu çok üzmüş ve sarsmış. Çubukçu, 'Olayın savunulacak tarafı yok. Vahşice bir olay. Ancak sosyal ve hiç kimsenin tasvip etmeyeceği bir olayın, siyaset ile yan yana konmasını doğru bulmuyorum' dedi. Bir gün önceki basın toplantısında da Başbakan Erdoğan, olayın insanlık dışı bir olay olduğunun altını çizmiş ve parti-hükümetten ilgili herkesi olay yerine gönderdiğini ve olayı soruşturduğunu belirtmişti. Hükümet bu olayı tasvip etmiyor. Başbakan ve ilgili bakan çok üzgün. Hissettiğim kadarıyla, sorumlularla ilgili her türlü idari ve hukuki işlemin yapılmasını ve suçluların da en ağır şekilde cezalandırılmasını samimiyetle istiyorlar. Bu doğru bir tavır. Otelde BBC'den seyrettim. Görüntüler insanın kanını donduracak cinsten, bunu yapanlar insan olamaz. Bu görüntülerle dünyaya rezil olduk. Bu olayların gizli kapaklı kalmasından yana değilim. Bunu yapanlar en ağır şekilde cezalandırılmalıdır. AB yolundaki Türkiye'de, her alanda şiddete başvuranlara kamuoyumuz ve hukuk sistemimiz en sert tepkiyi vermeli, artık ülkemizde şiddete başvurmaya kimse cesaret edememelidir. Bakan Çubukçu'nun üzülerek kendini heba etmesine gerek yok. Çubukçu işini iyi yapan, özellikle de çocuklar konusunda çok hassas olan bir insan. Yemen'de bile çocukları görünce kendini kaybeden, çocuklara karşı aşırı zaafı olan, onlarla beraberken başbakanlığını unutan ve onların elini öpen Başbakanın şiddete ve işkenceye nasıl karşı olduğunu bilmeyen yok. Başbakan ve Bakan Çubukçu'ya düşen, bu olayın üzerine gitmek, olaya sebep olan kim olursa olsun, -ister siyasetçi ister bürokrat- onları ortaya çıkarmak ve yargıya teslim etmektir. Bu olayın en şeffaf şekilde aydınlanması sağlanıp, sorumlular adalete teslim edilirse sicilimize işlenen bu kara leke temizlenmiş olur. Dün konferansın bitiminde Başbakan Erdoğan soru-cevap bölümünde Malatya'daki olayla ilgili basına yüklendi. Erdoğan olayın ortaya çıkarılmasından ve basına yansımasından rahatsız değil. Olay ile ilgili olarak çeşitli çevrelerin Bakan Çubukçu'ya yüklenmesinden rahatsız olmuş. Basının, "Bakanın olay günü ziyaretini yarıda kesip neden Malatya'ya gitmediğine dair " yaptığı eleştirileri doğru bulmuyor. Başbakan, "devlet işlerinde devamlılık esastır. Olay günü bakanım beni aradı, dönmek istediğini söyledi. Ben dönmemesini ve İngiltere'deki programına devam etmesini söyledim" diyor. Bakanın yerine vekalet eden bir bakan varken, bakanlığın bürokratları- bölge milletvekilleri varken, Çubukçu'nun acilen dönmesini gerektirecek bir durum yok gerçekten. Başbakanın söylediği gibi bakan o gün dönseydi ne değişecekti? Hükümet çocuk yurtlarına kadro yetersizliği nedeniyle uzman personel alamıyor. Sözleşmeli personel ile taşeron firmalar aracılığı ile bu hizmetler yürütülüyor. Başbakan 'Benim bakanım kendi döneminin değil, geçmişin hesabını veriyor' tespitini yaptı. Bu alanda yılların biriktirdiği ciddi sorunlar var. Peki bu tür sorunları çözümü nedir? diye sorarsanız cevabım şu: Türkiye, inat etmeyi bırakıp kamu alanını yeniden yapılandırmalıdır. Allah aşkına Malatya'daki bir çocuk yuvasının Ankara'dan merkezden yönetildiği bir idari yapı dünyanın hangi ülkesinde kaldı? Her şeyi Ankara'dan yönetmek ve çözmek! Bu mümkün mü? Türkiye büyük ülke Türkiye artık Ankara'dan yönetilmeyecek kadar büyük bir ülke. Seçimle işbaşına gelen Malatya Belediye Başkanı, dibindeki çocuk yuvasını işletmekten aciz mi? Bu hantal kamu yönetimini daha ne kadar sürdüreceğiz?! Kamu Yönetimi Temel Kanunu Taslağı'na ve Yerel Yönetimler Reformunun kapsamlı düzenlenmesine karşı çıkanlar, bugün hangi yüzle bakanı istifaya çağırıyorlar? Türkiye, yerinden yönetimi gerçekleştirmek zorunda. Ankara sadece koordinatör olmalı, kaynak oluşturup aktarmalı, denetlemeli, yönlendirmeli-genel ilkeleri belirlemeli. Merak etmeyin yerel yöneticiler, en az merkezdekiler kadar dürüst, namuslu ve ülkesini seven insanlar. Bu olay bize ders olmalı ve hükümetin CHP ve Cumhurbaşkanlığı Köşkü ile üzerinde uzlaşamadığı 'Kamu Yönetimi Temel Yönetimi Kanunu Taslağı' acilen Meclis gündemine getirilmelidir. Bu reform, AK Parti'nin seçim beyannamesinde, seçmene verdiği bir sözdür ve bunun gereği artık yapılmalıdır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.