Anayasa Mahkemesi dün Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının AK Parti'nin kapatılmasına ilişkin mahkemeye yaptığı müracaatı şekil yönünden oy birliği ile kabul etti. Bu sonuç benim için sürpriz olmadı. Dosyanın iade ihtimalinin yüzde on, kabul ihtimalinin ise yüzde doksan olduğunu söylüyordum. Ancak benim için sürpriz olan iddianamenin Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile ilgili bölümün 7'ye 4 oy çokluğu ile görüşülmesi kararıdır. Doğrusu bunu beklemiyordum. 7'ye 4 kabul sonucu aslında AK Parti davasının yedi-sekiz aylık süreçten sonra nasıl sonuçlanacağına ilişkin bir fikir veriyor insana. Bunu çok haksız ve erken bir değerlendirme olarak görenlere cevabım şudur; ülkenin birliğini temsil eden, devletin başı, silahlı kuvvetlerin Başkomutanı konumundaki Cumhurbaşkanının Anayasa Mahkemesinde yargılanıyor olmasını normal gören bir anlayışın kapatma davasında nasıl bir eğilim içinde olacağını kestirmek için kahin olmaya ve 7-8 ay beklemeye gerek yok. Beni böyle düşünmeye sevk eden diğer bir husus da, Anayasa Mahkemesi raportörünün raporunda dosyadaki delillerin yetersizliği ve diğer bazı gerekçelerle iddianamenin iadesi seçeneğine 11 üyeden hiçbirinin itibar etmemesidir. Bu dava minimum 7-8 ay sürecek. 7-8 ay boyunca Türkiye'de bir siyasi belirsizlik olacak mı? Olacak. Bu siyasi belirsizlik, siyasi istikrarsızlığı, siyasi istikrarsızlık da ekonomik istikrarsızlık sonucunu doğuracak mı? Doğuracak. Tepesinde 'Kapatılma riski' olan bir partinin kurduğu mevcut hükümet, mevcut ve çıkabilecek muhtemel siyasi-ekonomik ve diplomatik problemlerle nasıl, hangi güç ve moralle mücadele edebilecek? Global krizin zaten bizi de olumsuz etkilediği bir ortamda, iç ve dış piyasalara bu durumdaki bir hükümet nasıl güven verecek? Doğrudan yabancı sermaye böyle bir siyasi belirsizliğin olduğu bir ülkeye gelip yatırım yapar mı? Doğrudan yabancı sermaye gelmez ise cari açık nerelere ulaşır? 7-8 aylık siyasi belirsizlik terörle mücadelemizin psikolojik, ekonomik, diplomatik ve sosyal mücadele boyutunu nasıl etkiler? AB projemizin bu gelişmelerden olumsuz etkileneceği çok açık. 5-6 yılda ekonomide, AB hedefinde ve terörle mücadelede kazandıklarımızı 7-8 ayda kaybetmeyecek miyiz? Tüm bu gelişmeler ve olumsuzluklar Türkiye'nin her alanda kaybedeceğini gösteriyor. Mahkemeler-yargı ülkenin ne kaybedip ne kazanacağı ile ilgilenmez. Mevcut yasaları uygular. Türkiye'nin bu süreçte ne kaybedip, ne kazanacağı TBMM'yi ilgilendirir. TBMM inisiyatifi almalı ve Türkiye'yi girdiği yoğun bakımdan kurtaracak çözümler üretmelidir. Yüzde 60'ı (DTP dahil) kapatılma ile karşı karşıya olan bir Meclis, bu gelişmelere kayıtsız kalmamalıdır. Görevini yapmalı ve ivedi bu antidemokratik Anayasayı demokratik hale getirmelidir.