İktidar partisi, önce hazırladığı anayasa değişikliği taslağı ile ilgili olarak siyasi partilere, STK'lara ve basına gitti. Ne yapmak istediğini anlattı. Basın, STK'lar ve bazı siyasi partiler hem eleştirilerini hem de önerilerini dile getirdiler. Ancak CHP ve MHP daha öneri önlerine gelmeden bile karşı çıktılar. Karşı çıkmaları normal ama toplumun karşısına bir öneri ile de çıkamadılar. "Bu Anayasa antidemokratik, değişmesi lazım ama sana Anayasa yaptırmam. AK Parti'nin Anayasa değiştirmesine izin vermem" demekle muhalefet görevi yapılmış olur mu? Millet bu tutumu yadırgıyor. "Beğenmiyorsan sen ne öneriyorsun" diye soruyor. Özellikle ana muhalefet partisi öneri sunmadan taslağa karşı çıktığı için toplumda statükoya sahip çıkan, değişimin karşısında duran bir parti olarak algılanıyor. Oysa taslağa karşı çıkan bazı STK'lar kamuoyuna hem karşı çıkma gerekçelerini hem de önerilerini anlattılar. Onlar inandırıcı oldu. Ama CHP ve MHP inandırıcı olamadı. Önerileri değerlendiren iktidar partisi, kendi hazırladığı taslakta bazı "rötuş"lar yaparak TBMM'ye sundu. Taslak önce Anayasa Komisyonu'nda tartışılıp belki yeni "rötuş"lar yapıldıktan sonra Meclis Genel Kurulu'na gelecek. Genel Kurul safhasında da değişiklik-ilave imkânı var. Genel Kurul'da 367 bulunursa Cumhurbaşkanı'nın onayından sonra yasalaşacak. 367 bulunabilir mi? Zayıf da olsa hâlâ böyle bir ihtimal var. Sivil siyaset için, TBMM'nin saygınlığı ve siyasetçilerin itibarı açısından sorunun bu yolla çözümü hayırlı olur. 367 bulunmaz ise 330 ve üstü bir oyla geçerse konu referanduma gidecek. 330 sayısı bulunamaz ise girişim sonuçsuz kalacak. Peki, 330'u bulamama riski var mı? Ben böyle bir risk görmüyorum. AK Parti'nin fire vermesini bekleyenler yanılıyorlar. Maksimum üç fire verebilirler ancak 330'u bulduklarında 367'yi bulma ihtimali artar. Peki referanduma gidilirse ne olur? Temmuz ortalarına kadar bu konuyu tartışırız. Referandumda da, yüzde 60 oranında "Evet" çıkar. AK Parti, MHP, BDP tabanı ile sosyal demokratlar bu taslağa "Evet" oyu verir. Peki CHP, Anayasa Mahkemesi'ne gider mi? 2011 Genel Seçimleri'nde milletten dayak yemek istemiyorsa; AK Parti'yi seçmen nezdinde mağdur hale getirmek istemiyorsa, partisinin "12 Eylül Darbe Anayasası'nın bekçisi-değişimin engelleyicisi" olarak algılanmasını istemiyorsa, mahkemeye gitmemelidir. Cumhurbaşkanlığı seçimini AYM'ye götürdü, ne oldu? Baş örtüsü kararını mahkemeden iptal ettirmesi kimin işine yaradı? AYM'ye gitmek, siyasi olayları mahkemeye çözdürmek yanlıştır. CHP; yüksek yargıya, bürokrasiye değil millete güvenmeli, derdini millete anlatmalı, mahkemeye değil, millete gitmelidir. Yargı içindeki dost kuvvetler seçim kazandırmaz. Anayasa değişikliği ile ilgili ideolojik, sabit bakış açılarının dışına çıkabilen aklıselim sahibi insanların ortak kanaati şudur: Tüm eksikliklerine ve yetersizliklerine rağmen bu taslak demokrasi için kaçırılmaması gereken bir fırsattır. Darbeci siyasetin oluşturduğu tüm kurumlardan kurtulmalıyız.