Millete rağmen!

A -
A +

3 Şubat 2008 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'ndeki köşe yazısında emekli general Doğu Silahçıoğlu, "...Bugün için yanıtı bulunması gereken soru; AKP'nin yönetimden nasıl uzaklaştırılacağıdır!.. Bunu gerçekleştirebilmek için kurumsal olarak üç temel yöntem mevcuttur!.. Bunlar; 'siyasi yöntem', 'hukuksal yöntem' ve 'toplumsal yöntem'dir!.. Hukuksal yöntem: Laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline gelen 'AKP' hakkında 'Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı" tarafından 'Anayasa Mahkemesi'nde dava açmak ve 'AKP'nin kapatılmasını sağlamaktır..." Görüldüğü gibi önceden planlanan siyaset mühendisliği projesi adım adım ilerletiliyor. Cumhuriyet mitingleri ile denenen toplumsal yöntem sonuç vermedi. 22 Temmuz seçim sürecinde CHP+MHP koalisyonunu hedefleyen siyasi yöntem de başarılı olamadı. Geriye kalan hukuksal yöntem devreye sokuldu. O yöntem başarılı olacak mı? Kısa vadede evet, ama uzun vadede millet o yöntemi de çöpe atacak. Bu, milletle vesayetçi devlet modelini sürdürmek isteyenler arasındaki bir mücadeledir. Bu mücadeleyi Menderes ve Özal vermiştir. Erdoğan da vermeye devam edecektir. Milleti kapatmadan veya uzaydan yeni seçmenler getirmeden elitlerin, bürokrasinin bu mücadeleyi kazanma şansları yoktur. Devletin siyaset üzerinde tahakküm ve denetim kurduğu bir anlayışı devam ettirme çabası eninde sonunda başarısız olacaktır. AK Parti'nin sadece baş örtüsü tercihi nedeniyle üniversiteye gidemeyen genç kızların mağduriyetini giderecek bir düzenlemeyi öne almasını ben de eleştirdim. Doğru olan; darbe anayasasını tümüyle değiştirmek ve özgürlüklerle ilgili sorunları yeni anayasa içinde çözmekti. Ama mevcut Meclis'te AK Parti, MHP ve DTP ile bazı bağımsızların da destek verdiği bir anayasa değişikliği diyelim ki zamansız yapıldı. Bu, 411 vekil ile 22 milyon seçmeni temsil ediyor. Yüce Mahkeme bir yanlışı başka bir yanlışla düzeltmeye kalktı. Mevcut anayasayı çiğneyerek TBMM'yi işlevsiz hale getirdi. Yetkisini aştı. Bundan sonra anayasa değiştirmek için neredeyse darbeden başka seçenek bırakmadı. Milletin seçimlerde TBMM'ye verdiği "egemenlik" yetkisini yargı devraldı. Egemenliğin sahibi olan millet buna rıza gösterir mi? Hatırlayın, 27 Nisan Muhtırası 22 Temmuz'da milletten döndü. Emin olun ki, yargının yasaları, hukuku çiğnemesinin cevabı da bu milletten gelecektir. Yargı; milletle devlet arasında, milletle rejim arasında uçurumlar meydana getirdiğinin farkında mıdır? Millet tarafından seçilen 411 milletvekiliyle ilgili olarak, "ya rejimi değiştirirlerse ya seçim süresini 20 yıla çıkarırlarsa" diye kuşku duymak sağlıklı bir değerlendirme midir? Bu rejimin tek sahibi CHP ile 9 Anayasa Mahkemesi üyesi midir sadece? Meclis'in rejimi değiştirebileceğinden kuşku duymak ve onların yanlış yapmasını önlemek için Meclis'in üzerinde Anayasa Mahkemesi'ne gözcü görevi vermek doğru mudur? Rejimi millet ve temsilcileri korumalı. Bu iş 9 üyeye kalmayacak kadar önemli bir iş. Millete rağmen kimse hüküm süremez.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.