Milleti darbe korkusundan kurtarmanın yolu

A -
A +

Genelkurmay Başkanlığının, Milli Mücadelenin önemli aktörlerinden biri olan Kazım Karabekir Paşa'nın ölüm yıl dönümünde düzenlediği anma etkinliği çerçevesinde karargâha gittik. Anlamlı ve faydalı bir etkinlik oldu. Genelkurmay Başkanı Başbuğ'un da söylediği gibi bizim aklımız güncel gelişmelere ilişkin kendisinden alabileceğimiz açıklamalarda idi. Komutan açıklama yapmaya çok istekli değildi. Israrlarla televizyonlara yansıyan konuşmasını yaptı. Konuşmasından şu sonuçları çıkarmak mümkün: 1-Taraf gazetesindeki vahim iddialarla ilgili idari inceleme başlattık. Bu inceleme bitmeden tüm sorulara cevap veren bir açıklama yapma imkânımız yok. 2-TSK ülkenin kutsallarına saldıracak bir kurum değildir. Bu iddiaları lanetliyorum. 3-TSK'ya karşı bir yıpratma kampanyası var. Bu kampanyada sızdırılan bilgi ve belgelere eklemeler yapılarak kullanılıyor. Sızdırmaya ilişkin tedbirleri alıyoruz. Bizim dışımızda devletin alacağı diğer tedbirler için de girişimlerde bulunduk. 4-60'lı yıllardan bu yana birçok acı tecrübeler yaşandı. Bu olaylar geride kaldı. 72 milyona sesleniyoruz; bu ülkede artık darbe filan olmaz. İktidarlar demokratik seçimlerle el değiştirir. Darbe iddialarından hicap duyuyoruz. Bu iddialardan rahatsızız... Konuşmanın tamamına baktığınızda, Genelkurmay Başkanının darbe iddialarından çok rahatsız olduğu açık. Hatta bu iddiaların maksatlı olarak gündemde tutulduğuna inanıyor. Bazı çevrelerin bu durumdan yararlandığını düşünüyor. Ama diğer taraftan 2002 ile 2005 yılları arasında demokratik yollarla iktidara gelmiş bir siyasi partinin anti-demokratik yollarla iktidardan indirilmesi için, içinde maalesef bazı üst rütbeli askerlerin de yer aldığı birtakım çalışmalar ve girişimler olduğunu da herkes biliyor. Çok şükür ki, o girişimleri boşa çıkaran da TSK'nın kendisi oldu. Bu ülkede emir-komuta zinciri içinde TSK'nın darbe yapacağına kimse inanmıyor. Kurum olarak böyle bir niyet taşımadığından da herkes emin. Ama, TSK içinde hâlâ demokrasiyi hazmedemeyen, hukukun üstünlüğüne inanmayan, rütbesi ve makamının verdiği yetkilerle demokratik düzene müdahale edebileceğini düşünen kişi ve grupların olabileceği kuşkusu, toplumda yaygın bir kanaat. Milletin ağzı sütten yandığı için yoğurdu üfleyerek yiyor. Daha birkaç gün önce televizyon ekranlarına çıkıp işaret parmağını sallayarak "Ben YAŞ'ta Başbakan'ı ikaz ettim; ayağınızı denk alın dedim" diyen emekli bir orgeneralin var olduğu bir ülkede, milletin hâlâ darbe korkusu taşıması doğal değil mi? TSK'yı bu ithamlardan, milleti de darbe korkularından kurtarmanın yolları yok değil. Her iddiaya cevap vermek zorunda kalmak hoş bir durum değil. Türkiye'nin ve dünyanın geldiği seviyeyi dikkate alarak TSK'nın sistem içerisindeki yerini gözden geçirin. Anayasa, yasa, yönetmelik ve yönergeleri inceleyin. TSK'nın görevini yetki ve sorumluluklarını gösteren tüm hukuki ve idari düzenlemeleri çağdaş demokrasi ve hukuk normlarına uygun olarak yeniden belirleyin. Örneğin, İç hizmet Kanunu 35. maddeyi değiştirin. Milli Siyaset Belgesi yeniden hazırlansın. EMASYA yönetmelikleri günün şart ve ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlensin. Mevzuatta darbelere imkân verecek hiçbir düzenleme bırakılmasın, kaldırılsın. Bakın, o zaman bu darbe iddialarına kimse itibar eder mi? Bu iddialardan nemalananlar da avucunu yalar. TSK da bu tür iddiaların hedefi olmaktan kurtulur. Türk Ordusu zamanını ve enerjisini, en iyi bildiği ve yaptığı iş olan vatan savunmasına ayırır. TSK'ya ihtiyaç duyulduğunda; demokratik sisteme müdahale etme imkânı veren mevcut tüm hukuki ve idari düzenlemeler kaldırılıp değiştirilmeden "darbe" kuşkusunu bu milletin zihninden atmak mümkün değildir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.