Muhalefet iktidara gelirse

A -
A +

İktidar partisi ülkenin yıllardır kangren haline gelen ve sürekli halının altına süpürülüp bugüne taşınan en temel sorunlarına çözüm arayışı içinde. Terör sorunu, Güneydoğu sorunu, Kıbrıs Sorunu, Ermeni Sorunu, Alevi vatandaşlarımızın sorunları, azınlıkların sorunları, komşularımızla ilgili sorunlar, yeni demokratik bir anayasa ihtiyacı, AB'ye tam üyelik hedefinin önünü tıkayan sorunlar, inanç-ibadet ve düşünce özgürlüğü ile ilgili sorunlar, yoksulluğun azaltılması, vb. sorunlar... 7 yıldır iktidar partisi bu sorunları çözmek için çaba sarf ediyor. Bu sorunların çözümü için öngördüğü plan-program-proje ve fikirlerini orta yere koyuyor. Beğeniriz-beğenmeyiz. Muhalefet partilerinin bu önerileri acımasızca eleştirme hakkı var. Ancak siyasi partiler ülkenin bu temel sorunları ile ilgili çözüm önerilerini de kamuoyu ile paylaşmak durumunda. O partiler yarın iktidara geldiklerinde bu sorunları nasıl çözecekler? Bunu bilmek hakkımız. Bu sorunlar artık görmezlikten gelinemez. CHP ve MHP hükümetin dillendirdiği demokratik açılım sürecine karşı çıkıyorlar. Biz de haklı olarak merak ediyoruz, Türkiye'yi yönetme iddiasını taşıyan CHP ve MHP'nin ülkenin son 30 yıldır en önemli sorunu olan terör sorununun çözümü için nasıl bir projeleri var? Yarın iktidara gelirlerse bu sorunu nasıl çözecekler? Bu en temel sorunlara ilişkin görüşlerini millet bilmezse bu partileri iktidara getirir mi? Dün gazetelerde MHP liderinin, Alevi vatandaşlarımızın sorunlarının çözümüne ilişkin önerilerini okudum. İşte siyaset budur. Siyaset sadece eleştirmek-yerden yere vurmak değil aynı zamanda ülkenin temel sorunlarına çözüm üretme yeridir. Sadece eleştiren, gürleyen, bağırıp-çağıran hamasi nutuklarla iktidarı belden aşağı vurmaya çalışan muhalefet anlayışı siyasi ömrünü tamamlamıştır. Bu anlayış artık geride kaldı. Millet böyle bir anlayışa itibar etmiyor. Meclis kürsüsünden ağzından köpükler saçarak bağıran siyasetçilere içinden soruyor: Sen olsaydın ne yapacaktın? DTP'nin İzmir Mitingi İzmir mitinginde yaşananları tasvip etmek mümkün değil. Konvoydaki DTP'liler hangi kışkırtıcı eylemi yaparlarsa yapsınlar vatandaşların kendilerini polis yerine koymaları yanlış. DTP'liler miting esnasında suç işlemişlerse bunu takip eden polis var, yargı var. İşlenen suçun cezasını vermek yargının işidir. DTP bir demokratik hakkını kullanıyor. Bu hakkı kullanırken suç işliyorsa bunun cezasını vatandaşlar değil, yargı keser. Bu ülkeyi seven herkes dikkatli olmalı ve oyuna gelmemelidir. DTP ortamı geriyor, kışkırtıyor. Sokaktaki sade vatandaşlarımız bu kışkırtmalarla tuzağa düşmemelidir. Demokratik açılımın terör örgütünü zor duruma düşüreceği açık. Kandil'in "Barış" sözlerine bakmayın. Bakın Karayılan DTP'ye vekalet verdiklerini söylüyor. DTP de İzmir'de Kandil ne talimat veriyorsa onu yapıyor. Yoksa normal şartlarda legal bir siyasi parti, konvoyunda terör örgütünün bayraklarını taşır mı? Bölücübaşı'nın posterinin legal bir partinin konvoyunda ne işi var. Terörist kıyafetleri giydirilen çocukların otobüslerin üstünde bulundurulmasının ne anlamı var? Bu görüntüler Ahmet Türk'ün barış talepleri ile uyuşuyor mu? Bu görüntüler açılım sürecine sekte vurmuyor mu? Ahmet Türk'ün hedefi barış mı, yoksa bu süreci siyaseten provoke etmek mi? Aklıselim hiçbir vatandaşımız bu oyuna gelmez. Bu bir tuzaktır. Bırakın suçluları polis-yargı takip edip gereğini yapsın.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.