13 Kasım Cuma günü, bölücü terörün arkasındaki desteği zayıflatmayı, dağa çıkışları durdurmayı, dağdan inişleri özendirmeyi ve ülkemizde hak ve özgürlüklerle ilgili sorunları olan tüm toplum kesimlerinin problemlerini minimize etmeyi amaçlayan "Demokratik Açılım Süreci" ile ilgili genel görüşme TBMM'de yapıldı. Heyecanla Meclise koştuk. 10 Kasım günü Mecliste ön görüşme esnasında yaşananlardan sonra açıkçası büyük bir gerilim bekliyorduk. Ülkemizin dört bir yanında insanlar işini gücünü bırakıp televizyonların başına geçip Mecliste olup bitenleri heyecanla izlediler. Çünkü, bazı marjinal çevreler hariç herkes, artık ülkemizin en can yakıcı meselesine çözüm bulunmasını istiyor. Onun için de gözünü Meclise dikmiş, oradan çıkabilecek bir çözümü umutla bekliyor. Millet de gördü ki, 30 yıldır bu sorunu çözmek için binlerce can verdik. Dünyanın parasını harcadık. Ama sorun hâlâ devam ediyor. TSK üzerine düşeni yaptı, yapmaya devam ediyor. Ama TSK'nın en tepesindeki komutan da dürüstçe; "Terörle mücadelenin güvenlik boyutundaki başarı ile bu iş bitmez. Yok ettiğiniz veya yakaladığınız teröristin yerine aşağıdan yenileri geliyor. Bu bir kısır döngü. Terörü minimize etmek için aşağıdan gelenlerin gelmemesi, yukarıdaki kandırılmışların da aşağıya inmelerinin sağlanması gerekiyor. Bunu yapacak olan TSK değil, bunu yapacak olan TBMM'dir, hükümettir ve devletin diğer kurumlarıdır " diyerek tespitlerini kamuoyu ile paylaştı. Terörle mücadelenin güvenlik boyutunun yanında, ekonomik, sosyal, psikolojik ve diplomatik boyutları olduğunu belirtti. İşte uzun süredir T.C. Devleti hükümeti terörün ekonomik ve diplomatik boyutu ile ilgili ciddi bir çaba sarf ediyor. Demokratik Açılımla da bu mücadelenin psikolojik, sosyal ve siyasi boyutu tamamlanacak. Mecliste genel görüşme sakin başladı. Çünkü ön görüşmede yaşanan ve TBMM'ye yakışmayan görüntülerden kamuoyu rahatsız olmuştu. Belli ki, siyasi parti liderleri milletin bu rahatsızlığını dikkate almışlardı. Ancak CHP ve MHP liderlerinin konuşmaları beni ciddi hayal kırıklığına uğrattı. Ülkemizin en can yakıcı sorununun çözümü konusunda bir tek önerileri olmadı. Muhalefet tabi ki eleştirecek, hükümeti sıkıştıracak. Ama bu temel sorunun çözümü ile ilgili neler düşündüğünü de ortaya koyacak. Her iki partinin lideri, Ufuk Uras kadar olamadılar. Beğenirsiniz, beğenmezsiniz, Sayın Uras bu sorunun çözümü ile ilgili önerilerini 10 dakikada sıraladı. Oysa, CHP ve MHP liderleri birer saat konuştu. Bir saatlik konuşmanın içinde bir tane öneri yok. Ayrıca Sayın Baykal ve Sayın Bahçeli konuşurken TBMM onları saygı ile dinledi. O anda, "İşte Yüce Meclis'e yakışan görüntü bu" dedim. Ama Sayın Başbakan konuşurken CHP ve MHP grubunda bazı vekillerin yaptıkları yine Meclise yakışmadı. Maalesef bir muhalefet partisinin vekillerince genel kurul salonuna provokasyon amaçlı getirilen göstericiler istismar edildi. Şehitlerin, gazilerin, Atatürk'ün ve dini değerlerimizin siyasi amaçla istismarı hoş değil. CHP ve MHP'li vekiller, kendi liderleri konuşurken gösterilen saygı ve adabı Başbakan'dan esirgememeliydiler. Eski siyaset anlayışı bitti. Millet, vekilini kavga ederken, çocuklar gibi sıra kapaklarına vururken ve ağzından köpükler çıkararak bağırıp çağırmasından rahatsız oluyor. Çocuklarımız bize soruyor,"Bunlar mı bizi yönetecek? " diye. Terör sorunu üzerinden nemalandırılacak ve iç siyasete malzeme yapılabilecek bir sorun değil. Bu işin vebali var, koltuk kavgasına feda edilmeyecek kadar önemli bir sorun. Artık görmemezlikten gelme lüksümüz kalmadı. "Yurtta Sulh"un tesisine katkı vermeyenler Atatürk'ü ağızlarına almasınlar. Her şeyi seçime, üç-beş puanlık fazla oy oranına endeksleyen bir muhalefetle bu hükümetin işi zor. Allah yardımcıları olsun.