Amerika Birleşik Devletleri, dünyanın öbür ucundan "Güvenliğim tehdit altında" diyerek, Saddam Hüseyin rejimini devirdi, bir ülkeyi işgal etti. Aynı Amerika, terör listesine aldığı PKK-KADEK'in faaliyetlerine göz yumarak, çifte standardını ortaya koyuyor. Peki, Amerika bu destekte yalnız mı? Hayır, Birleşmiş Milletler'in de Kuzey Irak'ta gözden kaçan bir desteği var terör örgütüne. Türkiye ise, Misak-ı Milli sınırları içinde yer alan, "Arka bahçemiz" diye tanımlanan, terör yuvası denilen yanıbaşındaki Kuzey Irak'a müdahale edemiyor. Peki, savaş sonrasında neler oluyor Kuzey Irak'ta? PKK'nın sözde ateşkesi Terör örgütü PKK-KADEK'in sözde ateşkesi sona erdirdiğine dair haberleri pek de ciddi bulmuyorum. Niye "Sözde" diyorum? Çünkü, savaş ya da ateşkes iki taraflı bir olgu. Türkiye, örgütün açıkladığı savaş ya da ateşkes açıklamalarına hiçbir zaman taraf olmadı. Örgütün, beş yıldır sürdürdüğünü söylediği tek taraflı ateşkesi 1 Eylül'de sona erdirdiği haberlerinin bu kapsamda değerlendirilmesi gerekir. Peki, PKK bu derece köşeye sıkıştığı bir dönemde nasıl esip gürleyebiliyor? Suriye, Libya, İran, Sırbistan ve Rusya'dan silah yolları büyük ölçüde kapanan, Kuzey Irak'taki hareket imkanları azalan, tabanını kaybetmeye başlayan bir örgüt neden böyle bir yönteme gitsin? Altında yatan neden basit. Dünyadaki bütün çatışmaların, gerginliklerin içinde bir şekilde yer alan Amerika'nın, üstü örtülü desteği cesaret veriyor örgüte. Yeniden ortaya çıkacak bir PKK terörü, Amerika'nın bölgedeki özellikle Türkiye nezdinde elini güçlendirecek yeni bir durum ortaya çıkarabilir. Bölgede hiç kimse yeniden bir çatışma ortamı istemiyor. Neredeyse 5 yılı bulan huzur ortamından bölge halkı rahatsız olmadı. Türkiye'nin çıkaracağı bir 'Pişmanlık Yasası'nın örgütten kaçışları hızlandırmasından korkan PKK-KADEK yöneticilerinin, "asla silah bırakılmayacağı" yönünde talimat verdiği, Türkiye'ye dönmek isteyenlere karşı sıkı tedbirler aldığı belirtiliyor. Son günlerde, PKK terörü tekrar hortlama işaretleri veriyor. Bir süredir güneydoğu illerimizden Şırnak, Mardin ve Batman'da PKK güvenlik güçlerine saldırıyor. Bu saldırılar, PKK-KADEK'in kendi tercihi mi, yoksa başka güçlerin Türkiye'ye istediklerini yaptırtma taktiği mi bilinmez. Musul'un Mahmur kasabası yakınlarında aynı isimle kurulan mülteci kampı, uzun süredir istihbarat birimlerimiz tarafından mercek altına alındı. Bu kamp Birleşmiş Milletler kontrolünde. Ama, mülteci kampı mı, terörist kampı mı belli değil. Mahmur Kampı'nda, terör örgütü PKK-KADEK'nın 3 bin militanı ve aileleri bulunuyor. Sayıları yaklaşık 9 bini buluyor. İşte bu Türk vatandaşlarının yaşadığı Mahmur Kampı, Türkiye ve Birleşmiş Milletler arasında bir krize yol açtı. Medyaya yansımayan bu kriz, bir mülteci kampında olmaması gereken çok sayıda silah nedeniyle çıktı. Bir kısmı PKK'ya ait, bir kısmı ise savaş sonrasında Irak ordu depolarından yağmalanan çok sayıda silah, Türk ve Amerikan askerleri tarafından yapılan aramalarda ele geçirildi. BM, bilgisi dışında kampta gerçekleştirilen operasyondan, incelemelerden rahatsız oldu. BM'nin bölgedeki yetkilileri, kampın kapatılmasını isteyen Türkiye ve ABD'ye karşı çıktı. ABD askerleri kısa bir süre önce bölgedeki Özel Kuvvetler'e mensup subaylarımızla Mahmur Kampı'na giderek yeni bir ortak inceleme yaptı. BM'deki rahatsızlık, Bağdat'taki patlamada hayatını kaybeden Kofi Annan'ın Irak Özel Temsilcisi Sergio De Mello tarafından Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'e de iletilmişti. De Mello, Mahmur Kampı'nın zorla dağıtılmasına karşı olduklarını, mültecilerin ait oldukları ülkelere dönmeleri halinde bunun gerçekleştirilebileceğini söyledi. Gül ise, PKK-KADEK militanlarının yuvalandığı yer haline dönüştüğüne dair önemli kanıtlar bulunduğunu belirterek, Mahmur Kampı'nın kapatılmasını istedi. Kampın ne olacağına ilişkin sorular hâlâ cevaplanmış değil. Bush'tan Kürtlere "mavi boncuk" Amerikan Başkanı George W. Bush'un söylediği son sözler ise, Türkiye'nin endişelerini doğrular nitelikte. Bush, Irak'taki durumdan bahsederken, olayların Saddam Hüseyin'ın güçlü olduğu Orta Irak'ta meydana geldiğini söyledi, Irak'ın kuzeyini ise genelde "İstikrarlı" diye tanımladı ve ekledi; "Kuzey Irak kendisini yönetme yolunda ilerliyor"... "Self goverment" yani "kendini yönetme" sözcüğünü kullanan ABD Başkanının bu sözlerinin, Talabani ve Barzani'de nasıl yankı bulacağını ise önümüzdeki günler gösterecek.