New York'ta diplomasi maratonu

A -
A +

Sayın cumhurbaşkanının BM genel kurul çalışmaları nedeniyle 8 gün süreyle New York'ta kalacağını ilk öğrendiğimde açıkçası bu süreyi uzun ve gereksiz bulmuştum. Ancak, burada cumhurbaşkanının ve dışişleri bakanının 5 günlük programını izledim ve bu düşüncemin doğru olmadığını gördüm. Düşünün ki; Sayın cumhurbaşkanı 38 ülkenin devlet veya hükümet başkanlarıyla ikili görüşmeler yaptı. Aynı şekilde bakan Babacan, cumhurbaşkanı ile katıldığı görüşmeler hariç 38 ülkenin dışişleri bakanı ile görüştü. Bir de bu görüşmelerin üzerine ABD'deki düşünce kuruluşlarında ve sivil toplum örgütlerinde verilen konferansları ve temasları da eklersek yorucu bir maraton çıkıyor ortaya. Bu temasların ve görüşmelerin ana hedefi; Türkiye'nin geçici güvenlik konseyi üyeliği için destek aramak, yine Türkiye'nin ortaya koyduğu Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformunu dünyaya anlatıp ilgi duyulmasını sağlamak ve BM üyesi ülkelere Türkiye'nin dünya ve bölge barışına verdiği katkıları anlatmak. Ayrıca Türkiye'deki yatırım ortamı ile ilgili ülkeleri ve yatırımcıları bilgilendirmek, bölgesel sorunlarla ilgili Türkiye'nin tezlerini dünyaya anlatmak. BM genel kurul çalışmaları bu amaçları sağlamak için iyi bir ortam ve imkân sağlıyor. Sayın Gül ve Sayın Babacan yoğun ve yorucu bir tempoyla bu imkânları sonuna kadar kullandı. Bakan Babacan'ın Azerbaycan ve Ermenistan dışişleri bakanlarıyla yaptığı üçlü zirve, sayın cumhurbaşkanın Pakistan ve Afganistan devlet başkanları ile yaptığı görüşmeler sonunda İstanbul'da yapılması planlanan üçlü zirve kararı, yine Irak Cumhurbaşkanı Talabani'yle yapılan görüşme, İsrail cumhurbaşkanı, Lübnan cumhurbaşkanı, BM genel sekreteri ile yapılan görüşmeler, bölge barışına yönelik önemli görüşmeler olarak sıralanabilir. Ayrıca hem sayın cumhurbaşkanı ve dışişleri Bakanı katıldıkları konferanslarda, Türkiye'nin Kafkasya barışı, Orta Doğu barışı, Ermenistan ile ilişkiler, Kıbrıs sorunu ve Türkiye'nin AB üyeliği konusunda kanaat önderlerini bilgilendirip Türkiye ile ilgili kendilerine yöneltilen soruları cevaplandırdılar. Tüm bu maratonun sonucunda ortaya çıkan hasıla; Tüm aktörler sayın cumhurbaşkanının Ermenistan ziyaretini cesur buluyor ve Türkiye-Ermenistan, Ermenistan-Azerbaycan arasındaki sorunların çözümünde, Türkiye'nin girişimlerini destekliyorlar. Türkiye'nin Orta Doğu barışı için sarf ettiği samimi çabayı, çoğu çevreler artık yanlış anlamayacak kadar fark etmiş durumdalar. Gürcistan-Rusya krizinde Türkiye'nin takındığı dengeli tutumu herkes anlayışla karşılıyor. Türkiye'nin, Kafkasya'da barış konusunda ileri sürdüğü öneriyi destekliyorlar. Türkiye yerel değil artık dünya dili ile konuşuyor. 17 Ekimde yapılması beklenen oylamada güvenlik konseyi geçici üyeliği de sağlanırsa bu çekilen eziyet de unutulur sanıyorum.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.