Baharın ilk işaretleri olan cemrelerin düşmesinden sonra gelen Nevruz, Farsça Nev (yeni), Ruz (gün) kelimelerinin birleşmesinden oluşuyor ve "yeni gün" anlamına geliyor. Bütün Türki Cumhuriyetlerin kutladığı nevruz, Anadolu'da ise "Sultan-ı Nevruz", "Nevruz Sultan", "Mart Dokuzu" ve "Mart Bozumu" gibi adlarla biliniyor. Nevruz, son dönemde ise hep gerilimle anıla geldi. Bu seneye kadar Nevruz rutin bir kaos sebebiydi adeta. Acaba nerede nasıl bir çatışma olacak, acaba hangi toplumsal hassasiyetimize saldırılacak ve milli kimyamız altüst olacak diye diken üstünde beklediğimiz günler henüz çok eskide kalmadı. Neyse ki 2006 Nevruzu bazı şeylerin değişmesinin miladı oldu. Nihayet önemli bir olay yaşanmadan, sağduyulu bir Nevruz kutlaması yaşadık. Şüphesiz bu sene de provokasyonlarla halkı galeyana getirmeye tevessül eden kimi kendini bilmezlerin girişimlerine şahit olduk. Ancak halkımız büyük bir olgunluk sınavından başarıyla geçti ve Nevruz, kutlanması gerektiği gibi barış ve kardeşlikle yapılan törenlerle kutlandı. Nevruza yakışır yaşadığımız bu Nevruzun önümüzdeki yıllarda da devam edeceğine ve her sene Mart başından itibaren girdiğimiz "Nevruzda acaba neler olacak?" gerilimi ile bir daha karşılaşmayacağımızı ümit ediyorum. Demin de belirttiğim gibi halkımızın kaale almadığı kimi provokasyon teşebbüslerine bu Nevruzda da şahit olduk. Mesela kimi kendini bilmezler, bu memleketin çeyrek yüzyılını, on binlerce evladının canını ve zaten sınırlı olan ekonomik imkanlarının önemli bir bölümünün yok olmasına sebep olan teröristbaşının posterini matah bir şeymiş gibi taşıdılar. Sözüm ona Kürt vatandaşlarımızı savunduğunu iddia eden ama onlara kan, gözyaşı, siyasi istikrarsızlık dışında bir şey vermeyen bu adamın resmini taşımak için ne mene bir gaflet içinde olmak gerektiğini tahayyül bile edemiyorum. Akıl ve basiretten biraz nasibi olan hiç kimsenin arkasında durabileceği bir eylem değil bu. Yere atılıp, tükürülmesi gereken bir posterin baş tacı edilmesini sağduyulu hiç kimse tasvip edemez. Umarım önümüzdeki yıl böylesi tablolarla karşılaşmaz ve Nevruzu ağız tadı ile kutlama imkanına sahip oluruz. *** Gelelim gündemin bir başka konusuna. Ekonomimizin temel kurumlarından biri olan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, başkanının belirlenmesi dolayısıyla 76 yıllık tarihinde görülmeyen yoğunlukta bir spekülasyona konu oldu. Türk ekonomisinin en çok hassasiyet gerektiren alanlarından birinde faaliyet gösteren Merkez Bankası'nın bir numaralı isminin kim olacağı ve nasıl seçileceği kanunlarla belli iken ve hiç kimsenin bu kanunların dışında bir yola tevessül etmeyeceği de bu denli açıkken; istikrardan rahatsız olan kimi çevreler durumdan vazife çıkarma telaşına kapıldılar. Birden bire muhtemel Merkez Bankası Başkan adaylarının liyakatinin ve tecrübesinin bir kenara bırakılıp, ailesi ve eşi başta olmak üzere özel yaşamlarının çekişme ve çatışma konusu olmasına şahit olduk. "Merkez Bankası Başkanı kim olacak?" sorusunun cevabı el çabukluğu ile magazin mevzusuna dönüştürüldü. Tam makroekonomik dengelerin rayına oturmasına sevineceğimiz sırada istikrarın ve ekonominin temel kurumlarından birinin yıpratılması pahasına meseleyi böylesine seviyesiz bir çatışma noktasına sürüklenmiş olması beni fazlasıyla rahatsız ediyor. Çünkü Türkiye, böyle kısır çatışmaları; havanda su dövmeden öteye gitmeyen polemikleri hak etmiyor. Zaten laf değil icraat üretmek, taş üstüne taş koymak isteyen ve memlekete bir hizmetinin dokunmasını arzu eden her makul kişi de benim gibi düşünür. Türkiye'nin böyle kısır çekişmelere vakit ayırma lüksü yok. Bizim için petrolden, altından, doğal gazdan daha değerli olan istikrarımıza sahip çıkalım...