Medya olarak Oda TV ile ilgili tüm gelişmeleri yakından takip edelim, duyarlı olalım. Meslektaşlarımızın haksızlığa uğramasına seyirci kalmayalım. 'Oh oldu' demeyelim. Bir gün bizim başımıza da gelebilir. Ama önce meslektaşların ne ile suçlandıklarını öğrenelim. Bunlar yazı ve düşünceleri nedeniyle mi adli tahkikata uğradılar? İktidara muhalif görüşleri nedeniyle mi tutuklandılar? Ayrıca bu adli tahkikatın hükümetle ne ilgisi var? Gazeteciliğin dışındaki birtakım eylem ve işlemlerinden dolayı kendilerine suç isnat ediliyorsa adaletin tecellisini beklememiz gerekmez mi? Muhalif gazeteci olmak hiçbirimize dokunulmazlık kazandırmaz. Ama gazetecilik faaliyeti içinde kalan eylem ve işlemlerinden dolayı baskı yapılıyor, gözdağı veriliyor ise buna hepimiz karşı çıkarız. "Ben gazeteciyim elimde kalemim var. Gazetem, televizyonum, internet sitem var. İstediğimi yaparım. Bana kimse dokunamaz. Dokunurlarsa 'basın ve ifade özgürlüğü kısıtlanıyor' diye dünyayı başınıza toplarım" deme hakkımız yok. Mesleğimizi, kalemimizi, imkânlarımızı kamuoyunu doğru bilgilendirmek amacı ile kullanmaktan öteye bir ayrıcalık talep edemeyiz. Soner Yalçın ve arkadaşlarının tutuklanmasına ilişkin hukuki gerekçelerle ilgili iddianame hazırlanıp mahkemeye sunulduğunda daha doğru değerlendirmeler yapma imkânı bulacağız. Ancak meslektaşlarımızın ve meslek kuruluşlarımızın Soner Yalçın'a verdikleri desteği neden diğer gazetecilerden esirgediklerini sorma hakkımız var. Yüzlerce örnek sayabilirim; çetelerin-terör örgütlerinin ve karanlık yapıların tehdit ettiği, canına kıymak için tuzak kurduğu gazetecilerden Mehmet Metiner, Orhan Miroğlu, Adem Yavuz Aslan, Şamil Tayyar meslektaşlarımızdan Soner Yalçın'ın gördüğü destek ve ilginin yüzde birini bile göremediler. Kelli felli duayen köşe yazarlarının 'gık'ı çıkmadı. Soner Yalçın'la ilgili koparılan fırtınanın esamesi okunmadı. Nedir bu? Çifte standart değil mi? Beylerin desteğine ve ilgisine mazhar olabilmek için illa da "muhalif gazeteci" mi olmak gerekiyor? Canına kastedilmek istenen sözüm ona yandaş gazeteciye sağır ve dilsiz olacaksın adli makamlarca yasal suç takibi yapılan muhalif gazeteci için kıyameti koparacaksın. Bu ikiyüzlülüktür. Kimse kusura bakmasın. Muhalif gazeteci için basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü diyeceksin, ABD elçisini bile 'topa sokacaksın' ama haklarında yüzlerce dava açılmış, ceza almış, ölümle tehdit edilen 'yandaş' gazeteci için hiçbir şey talep etmeyeceksin, hiçbir tepki vermeyeceksin. Sevsinler sizin basın özgürlüğü anlayışınızı. Ayrıca muhalif gazetecilikle rejim yandaşlığını karıştırmayalım. Askerî vesayeti devam ettirmek, Ergenekon ve darbe yandaşlığı yapmanın adına 'muhalif gazetecilik' denmez. Statüko, Ergenekon ve darbe yandaşlığının adını iktidara muhalefet diye takdim edemezsiniz. Silah zoruyla bütün milleti sindirmeye, korkutmaya çalışanları, bu maksatla iktidara el koyma planları yapanları savunmak muhalif gazetecilik midir? Bu kadar erken tepkinin sebebi nedir? Birileri medya-Ergenekon ilişkisinin tamamen deşifre edilmesinden mi korkuyor?