Başbakan Erdoğan, geçtiğimiz pazar günü ATV televizyonunda gündeme ilişkin kendisine yöneltilen soruları cevapladı. Programı başından sonuna kadar izleme imkanı buldum. Hemen hemen tartışılan iç ve dış sorunların tamamına ilişkin samimi cevaplar verildi. Başbakanın, "10 yıl geride kaldı, hâlâ inandıramadık. Bilmiyorum herhalde bu iş ölmeden olmayacak. Öldükten sonra kararını verecekler" açıklamasına çok üzüldüğümü belirtmek istiyorum. Allah göstermesin, siz niye öleceksiniz? Bu ülkenin, garip gurebanın, yıllardır ikinci, üçüncü sınıf vatandaş muamelesi gören, itilip-kakılan, ezilen sessiz çoğunluğun daha çok ihtiyacı var, size. Birilerinin ölmesi (tabiî ki vadesiyle) gerekiyorsa bankaları hortumlayıp devletin içini boşaltanlarla, aile resimleri çektirenler, faili meçhul cinayetlere, bombalamalara göz yumanlar, halkı bidon kafalı-göbeğini kaşıyan adam, geri zekâlı diye aşağılayan elit, çetelere göz yuman ve onlarla paralel hareket edenler, yıllardır sessiz çoğunluğun gırtlağına basanlar, bu ülkenin mütedeyyin insanlarına tamirhane ve tarla dışında hiçbir alanda tahammül edemeyenler ölsün. Allah geçinden versin ama siz ölmeyin, sakın. Bu milletin kurtulması gereken o kadar çok insan var ki, sizlere sıra gelmez. Üstelik tam da "Ben de insanmışım, vergi almak ve askerlik yaptırmak dışında benim devletim beni de hatırladı, adam yerine koydu" dediği sırada ölümden filan bahsetmeyin, Sayın Başbakan. Lütfen, milletin de moralini bozmayın. Açıklamanızda, "Yürütme organı olarak hiçbir icraatımızı dini gerekçelere dayandırmıyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığımı da sayarsanız 10 yıldır icraat yapıyoruz. 10 yıldır hiçbir icraatımızı dini gerekçelerle yapmadık. Ama hâlâ kafamızın arkasında gizli bir gündemimiz, yüreğimizde yaptıklarımızdan ve söylediklerimizden farklı gizli bir hedefimiz olduğunu düşünenler var. Bunları inandıramadık, herhalde biz ölünce karar verecekler" diyorsunuz. Bu toplumun, özellikle yazar-çizer ve aydın takımının sizin belirttiğiniz gibi bir özelliği vardır. Rahmetli Menderes'i ipe götürmek için her türlü yola başvuranlar, rahmetli Özal'a ve ailesine her türlü hakareti yapanlar daha sonra her iki lideri de ülkemizde demokrasinin ve değişimin kahramanı olarak ilan etmişlerdir. Ama sizin sorununuz farklı. Toplumun yüzde 70-80'i yaptıklarınızı gönülden destekliyor. Karşı çıkanları da anlayışla karşılamalısınız. Çünkü gerçekten bu insanların üzerinde ciddi bir baskı var. Sabahleyin kalkıp gazetelerini alıyorlar, açıp okuduklarında tedirgin oluyorlar. "AK Merkezin ortasında namaz kılınması, Tarsus'ta kız öğrencilere şırıngalı saldırı" gibi haberleri okuyunca telaşlanıyorlar. Mahalle aralarından çekilmiş zorlama fotoğraflar-provokatif zorlama haberler egemenmiş gibi her gün onlara sunuluyor. Ülkede yaşanan birkaç marjinal örnek ülkenin tamamında egemenmiş gibi takdim ediliyor. Basının bu gayretinin yanında bazı siyasi liderler sabah-akşam televizyon ekranlarından "Laik Cumhuriyet elden gidiyor, Türkiye İranlaşıyor" diye bas bas bağırıyor. Tüm bu yönlendirme ve kışkırtmalardan sonra sokakta oy kullanan iki insandan birinin size oy vermiş olması, son baş örtüsü yasağının kaldırılması girişiminin toplumda yüzde 80 destek bulmuş olması size yetmiyor mu? Amacı "Bağcı dövmek" olanları inandırmak gibi bir gayeniz olmamalı. Ne yaparsanız yapın, onlar sizi olduğunuzdan farklı takdim etmeye devam edeceklerdir. Size inanmalarını istiyorsanız; kestiğiniz hortumları tekrar bağlayın, onların ayrıcalıklı olduğunu kabullenin ve ona göre davranın. Bırakın milletin ihtiyaçlarını ve sorunlarını, onların (egemenlerin-elitlerin) sorunlarına, ihtiyaçlarına öncelik verin. Bugüne kadar ellerine geçirdikleri güçlere, makamlara, ayrıcalıklara itiraz etmeyin. Onlara sormadan adım atmayın. Ülkeyi onlar nasıl istiyorsa öyle yönetin. Bakın o zaman bir gecede sizi "en devrimci lider" ilan ederler, laik cumhuriyet, irtica tehlikesinden bir gecede kurtulur. Sizin fotoğrafınızla Atatürk'ün fotoğrafını yan yana basarlar. Kim dedi size arı kovanına çomak sokun diye. Herkes bir köşeyi kapmış, kardeş kardeş geçiniyorlardı. Tarlada atölyede kalmak varken ne işiniz var buralarda...