Türkiye'nin yakın siyasi ve ekonomik tarihini okuyan herkes bana hak verecek. Ülkemizde çıta istikrarlı zamanlarda yükseliyor. Nasıl rahmetli Menderes ve rahmetli Özal zamanlarında Türkiye'nin yakaladığı ivmeyi istikrara borçlu isek, bugün de aynı durum geçerli. Türk milleti 2001 krizini doğru okudu ve 2003 seçimlerinde oyunu bir partinin ötesinde istikrardan yana kullandı. Art arda gelen koalisyon dönemlerinin getirdiği siyasi gerginliklerin üstüne bir de ekonomik krizler gelince Türkiye nasıl da mecalsiz kalmıştı. Neyse ki o sıkıntılı günler mazinin bir parçası oldu. Geçen üç sene içinde de bu istikrarın meyvelerini yavaş yavaş toplamaya başladık. Türkiye 'kriz' yaralarını istikrar adlı ilaç sayesinde sarabildi. Ben komplo teorilerine iltifat etmem. Ancak görünen köy de kılavuz istemiyor. Ekonomik ve siyasi dalgalanmanın arka planında yer alan ve günbegün medyada ayyuka çıkan çete olaylarının hedefinde de istikrar var. Ülkenin en üst düzey yargı organlarından biri olan Danıştay'da kan dökecek kadar gözü kara bu çete furyası karşı karşıyayız. Bu karanlık organizasyon makro düzeyde Türkiye'de yaşanan demokrasi sürecini ve yarım asra yaklaşan AB hedefini engellemek isterken mikro düzeyde ise ordu ile hükümet arasındaki ilişkileri bozarak istikrarı sarsmaya çalışıyor. Böylece bir taraftan ordunun hükümeti istemediği, diğer taraftan da hükümetin orduyu yıpratmaya çalıştığı görüntüsü vererek iki kurum arasında çatışma varmış gibi göstererek kriz ortamı oluşturarak hukuki ve demokratik yollarla ulaşamadıkları güce krizin sebep olduğu antidemokratik yöntemlerle ulaşmak istiyorlar. Kendi bacağımıza kurşun sıkmayalım İstikrar şüphesiz ki sadece hükümetin görevi değil. Tüm devlet kuruluşlarının, sivil toplum kuruluşlarının üstlenmesi gereken sorumluluklar var. Türkiye'de hiç kimsenin; geçmiş kriz zamanlarını unutarak rehavete kapılmaya hakkı ve istikrarı tehdit edebilecek kimi davranışlara sapma lüksü yoktur. Hangi görüşte olursak olalım 'istikrar'a verilecek zararın öncelikle kendi bacağımıza kurşun sıkmak olduğu şuuruyla hareket etmeliyiz. Neyse ki toplumumuzdan yana iyimserim. Çünkü yaşanan son dalgalanma boyunca saldırının hedefini en doğru şekilde okuyarak bir rüşt sınavından alnının akıyla çıktı bu toplum. Çatışma ortamından medet umanların heveslerini kursaklarında bırakacak bir üslupta hareket eden Türk milleti eminim ki bundan sonra da sağduyulu davranacak ve benzeri girişimlere fırsat vermeyecektir. Artık toplumun, basının ve kamuoyunun uyanık olması gerekiyor. Kökleri yurt dışına uzanan bu kirli güçlerin tuzaklarına düşmemeliyiz. Kuralları Anayasa ile belirlenmiş Cumhurbaşkanlığı seçiminden kriz üretmek amacıyla devam edeceklerini düşündüğüm bu karanlık grupların amaçlarını boşa çıkarmalıyız. Bu da vakti saati gelince Cumhurbaşkanlığı seçiminin bu meclis tarafından tam bir uzlaşma ile yapılmasından geçiyor. Türkiye istikrarına uzanan bu ellere; ancak onların emellerine göre hareket etmeyerek ve birlik, beraberlik içinde istikrara sahip çıkarak engel olabilir... Önümüzdeki günlerde aşacağımız imtihanlar, Türkiye'nin gelecek yüzyıldaki konumunu belirleyecek kadar önemlidir. Ben umutla bakıyorum bu döneme. Siz de karamsarlığa kapılmayın.