Büyük bir demokrasi şölenini milletçe gururla hep birlikte yaşadık. Milli iradenin gerçek sahibi, egemenliğin kendisi sandığa gitti ve Devlet Başkanı'nı seçti. 13 yıldır Türkiye'ye her alanda âdeta çağ atlattıran, devrim niteliğinde işlere imza atan Recep Tayyip Erdoğan'ı bu millet Başkan olarak seçti. 13 yıllık başarısı gelecek 5 yılımızın garantisidir. En az 5 yıl daha bu ülkede refah ve huzur içinde yaşayacağız inşallah. Şahsen ben gelecek beş yılla ilgili hiçbir kaygı ve endişe taşımıyorum. O bize öyle bir güven vermiş ki, hangi devasa sorun olursa olsun eğer o sistemin içindeyse "sorun yok; çözer, çare bulur" diyor insan...
Başkan'ın yol haritası belli oldu. Bu haftayı belli ki istişarelerle geçirecek. Kendisinden sonra genel başkan ve başbakan kim olacak sorusuna en doğru cevabı bulmak için partisinin yetkili organları ile teşkilatları ile milletvekilleri ile istişareler yapıyor. Milletin kimi istediğini araştırıyor. Sanırım bu istişarelerini son günlere kadar devam ettirecektir. Sayın Erdoğan'la ilgili otoriter, baskıcı gibi algılar oluşturmaya çalışanlar, "Kimin başbakan ve genel başkan olacağı Erdoğan'ın iki dudağı arasında" eleştirisini yapıyorlar. Bu hem haksız hem de mesnetsiz bir suçlama. AK Parti'de herkes O'nun cumhurbaşkanı adayı olması gerektiğini yüksek sesle telaffuz ettiği halde O, AK Parti'nin cumhurbaşkanı adayını belirlemek için herkesle istişareler yaptı ve ondan sonra karar verdi. Şimdi de kendisinden sonraki genel başkan ve başbakanı belirlemek için aynı istişare sürecini işletiyor. Ortak akla göre hareket ediyor. Her şeye tek başına karar verseydi, her şeyi tek başına planlasaydı peş peşe oyunu arttırarak 9 seçim kazanabilir miydi?
27 Ağustos'ta kongre yapılacak. Bu kongrede seçilen genel başkana 28'indeki devir teslim töreninden sonra başbakan sıfatı ile hükümet kurma görevi verilecek. Belki aynı gün hükümet kurulacak. Siyaset boşluk kabul etmez, onun için bu işlerin süratle halledilmesi gerekiyor. Genel başkan ve başbakanın aynı isim olması ve kongrenin devir teslim töreninden önce yapılması, partiye döneceğini açıklayan 11'inci Cumhurbaşkanı Sayın Gül'ü engellemeye yönelik bir girişim değildir. Sayın Gül, genel başkan olmak isterse Sayın Erdoğan dahil hiçbir AK Partili bu talebe karşı çıkmaz. Sayın Gül, şu anda vekil olmadığı için istense de başbakan olamıyor. O halde şu anda genel başkan olmasının pek bir anlamı yok. Ama 2015 yılında yapılacak olağan kongrede genel başkanlık için aday olmasının önünde bir engel yok. Sayın Gül'ün kendisinin kurduğu, genel başkanlık, başbakanlık ve dışişleri bakanlığı yaptığı bir partiye en ufak bir zarar vermesini kimse beklemesin. Sayın Gül'ün arkadaşlık ve kardeşlik hukukunu en çok koruyacak kişi de Sayın Erdoğan'dır. Bu ikiliyi hiçbir çıkar, makam ve koltuk karşı karşıya getiremez. Geçmişte birçok kere bunu ispatladılar. Hem Sayın Erdoğan'a hem de Sayın Gül'e yaranmak isteyen bazı insanlar ateşe körükle gidiyorlar. Bunlar kendi ikballerinin peşindeler ve ayıp ediyorlar.
AK Parti 9 seçimi peş peşe kazanmış ve 13 yıldır iktidarda olan bir parti. Tayyip Erdoğan bu partiyi siyasi bir harekete dönüştürdü. Bu siyasi hareketin lideri de Sayın Erdoğan. Onun hakkını herkes teslim etsin. Ama kimse de haddini aşıp bu partinin kurulmasının ilk kıvılcımını ateşleyen ve bugünlere gelmesinde çok emeği olan Sayın Gül'e saygısızlık, vefasızlık etmesin. Davası-ideali olan insanlar kardeşlerini, yol arkadaşlarını incitmezler.