Ordunun AB'ye bakışı

A -
A +

Son birkaç aydır hem ülke içinde hem de ülke dışında Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Avrupa Birliği'ne karşı olduğu yönünde birtakım görüşler dile getiriliyor. TSK'nın yapısını, vizyonunu ve hedeflerini iyi bilenlerin bu görüşlere katılması mümkün değildir. Tanzimattan bu yana her türlü çağdaşlaşma hareketlerine öncülük etmiş ve ülkemizdeki değişimlerin itici gücü olmuş bir kurumun Avrupa Birliği'ne karşı olduğunu söylemek biraz insafsızlık olur. Ordunun AB'ye karşı olduğu yönündeki kanaat sahiplerine bu kurumun en yetkili ağızları " Avrupa Birliği Mustafa Kemal Atatürk'ün Türk toplumuna gösterdiği çağdaşlaşma hedefinin zorunluluğudur. Türkiye Avrupa'nın bir parçasıdır ve AB'ye girecektir. TSK, AB'ye karşı olamaz" diyerek çok açık, net, kararlı ve samimi cevaplar veriyorlar. Bu açıklamalar yeterli değil mi? TSK'nın asli görevi ülkenin iç ve dış güvenliğini sağlamaktır. Bu kurumun orta ve uzun vadede ülkenin iç ve dış güvenliği ile ilgili kaygılarını dile getirmesi ve buna dikkat çekmesi anormal bir hareket tarzı mıdır? TÜSİAD gibi önemli bir sivil toplum örgütünün AB'ye ekonomi penceresinden bakması ne kadar normal ise TSK'nın da olaya güvenlik penceresinden bakması o denli doğaldır. Güven meselesi normal Ordu, Avrupa Birliği'ne üyelik için yapılması planlanan düzenlemelerin ülkenin üniter, laik ve demokratik yapısına zarar vermemesi gerektiğini ifade ediyor. Bu ilkelerin zedelenmesi halinde ülke güvenliğinin riske gireceğini düşünüyor. Türkiye'ye karşı uyguladığı çifte standart ve bazı üye ülkelerin bölücü teröre destek vermeleri gibi sebeplerden dolayı askerin Avrupa Birliği'ne karşı derin bir güven problemi taşıması son derece normaldir. Bölücü terör yüzünden 30 bin insanını kaybeden ve yüz milyarlarca dolar ekonomik kayba uğrayan bir ülkenin güvenlik konusunda kaygı duymasından daha tabii ne olabilir? 5 bin silahlı KADEK militanı dağlarda beklerken ve Avrupa Birliği PKK'nın isim değiştirmiş hali olan KADEK'i terör örgütleri listesine bile almamışken nasıl kaygı duymazsınız? Bu olumsuzluklar henüz orta yerde dururken bunları görmezden gelerek iyi niyetli birtakım yasal düzenlemeleri gönül rahatlığı içerisinde yapmak mümkün müdür? TSK, Anayasanın kanunlarla kendisine verdiği yetki çerçevesinde, yasaların dışına çıkmadan kendi görev alanı ile ilgili kaygılarını dile getirebilir. TBMM bu kaygıları paylaşıp paylaşmamakta hürdür. Her konuda olduğu gibi AB konusunda da son karar yüce Meclisindir. Yüce Meclisin vereceği karara diğer kurumlar gibi TSK da saygı duymak ve uymak zorundadır. Son tezkere olayında hep birlikte bunun böyle olduğunu da gördük. TSK tezkerenin kabul edilmesinin ülke çıkarları açısından uygun olacağı görüşünü taşıyordu. Ancak TBMM bu görüşe katılmadı ve farklı bir karar verdi. Tüm kurumlar da TBMM'nin bu kararına saygı duydu. AB konusunda da sonuç bu olacaktır. Bu nedenle hiç kimse Avrupa Birliğine üyelik konusunda TSK 'yı bir engel olarak göstermeye kalkmasın! Konsensüs sağlanmıştır... AB konusunda Türkiye iktidarı ve muhalefeti ile iyi bir konsensüs sağladı. Hükümet bu fırsatı iyi değerlendirmelidir. İçeride ve dışarıda ülkemiz için iyi niyet beslemeyenler önlerinde en önemli engel olarak Türk Silahlı Kuvvetleri'ni görmektedirler. Bu yüzden bu kurumu yıpratmak için her yola başvuruyorlar. Unutmayalım ki; adalet sisteminin ve güvenlik sisteminin yedeği yoktur. Bu kurumların yıpratılmasına izin ve fırsat vermemek lazımdır. Bu kurumların yıpratılmasının zararını sadece bu yola başvuranlar değil hepimiz çekeriz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.