Bu hafta içerisinde, İsrail'in Türkiye Büyükelçisi ile sohbet etme fırsatı bulduk. Sohbetin konusu; İsrail-Filistin sorunu, Türkiye-İsrail ilişkileri, İsrail'in İran ve Suriye ile ilgili endişeleri ve bu ülkenin Irak'taki gelişmelere bakış açısı idi. Büyükelçi, 'kendisine yönelttiğimiz sorulara' samimi cevaplar verdi. Büyükelçinin anlattıkları, beni İsrail-Filistin barışı konusunda umutlandırdı. Gelinen noktada İsrail-Filistin sorununa bakışı şöyle: "Bugüne kadar rahmetli Yaser Arafat barışın önünde bir engeldi. Geçmişe bakarsak, kaç kez son anda masadan kalkıp barış şansını heba etti. Zavallı Filistin halkına ve İsrail halkına büyük zarar verdi. Ölümünün üzerinden kısa bir süre geçmesine rağmen 'neredeyse' Filistin halkı Arafat'ı unuttu. Oysa, sizin önderiniz Atatürk'ün ölümümün üzerinden 67 yıl geçmesine rağmen Türk halkı O'nu unutamıyor. Çünkü, Atatürk Türk halkına eziyet-cefa çektirmedi. Halkına barış, refah ve demokrasi bıraktı. Ancak, Arafat'ın yerine seçilen Filistin'in yeni lideri Mahmud Abbas 'barış konusunda' bize, büyük cesaret veriyor. Şimdiki Filistin Devlet başkanının amacı, Filistin topraklarında acıyı-gözyaşını bir an önce dindirmek ve halkının barış ve istikrar içinde yaşamasını sağlamak. İyi niyetli, pozitif düşünen, barış isteyen, geleceği doğru okuyabilen bir lider. Bu nedenle tünelin ucunda barış ışığının göründüğünü söylemek mümkün. Bu yaklaşımla, biz yıllardır kangren haline gelen bu sorunun her iki tarafı mutlu edecek bir barış anlaşması ile sonuçlanacağı konusunda umutlanmaya başladık. Bu sorun artık çözülmeli. İran ve Suriye Devletleri Filistin'de barışı engellemeye çalışan örgütlere büyük destek veriyorlar, onları kışkırtıyorlar. Bu iki ülke, Filistin üzerinden elini çekerse barış süreci hızlanacaktır. Suriye, Filistin'deki örgütlerden desteğini çekse, Suriye ile İsrail arasında bir barış anlaşmasının çok kısa sürede yapılmasının önünde hiçbir engel yok. Hem İsrailliler hem Filistinliler yıllardır büyük acılar çektiler. Bu durum artık sona ermeli. Halkların bu talebini liderler 'artık' görmemezlikten gelemezler." İran engellenmezse tehlike olur Sayın Büyükelçinin barış konusundaki bu umutlarının boşa çıkmamasını diliyoruz. Tabii, barış iradesi iki taraflı olarak ortaya çıkmalı. Her iki taraf da barışı şiddetle arzu ederse, mutlaka sonuca ulaşılır. Gerçekten de bu sorun artık çözülmeli. Bu sorun çözülmeden Orta Doğu'ya barış ve istikrar gelmez. Orta Doğu'daki radikal örgütlerin çoğu bu sorundan besleniyor. İsrail Büyükelçisi'nin İran konusundaki düşünceleri de ilginç. İran'ın, 6 ay içinde 'engel olunmaz ise' tüm bu coğrafyayı tehdit edebilecek nükleer silahlara sahip olacağını söylüyor. 6 ay sonra İran'ın elinde nükleer silah olacak, bu durum engellenmelidir diyor. Bu konuda kendisine şu soruları yönelttim; "İsrail'in elinde nükleer silah varlığı sorun oluşturmuyor da neden İran'ın sahip olacağı nükleer silah sorun oluyor? Ayrıca İran'ın nükleer silah üreteceğinden emin misiniz? Daha önce ABD yönetimi Irak'ta kimyasal silah olduğunu iddia etti ve bunu Irak'ı işgal gerekçelerinden biri olarak dünya kamuoyuna takdim etti. Ama Irak'ta kimyasal silah olmadığı ortaya çıktı. İran'da da aynı sonuç çıkmasın?" Büyükelçi bu sorularımı şöyle cevapladı; "Türkiye gibi, İsrail gibi demokratik ülkelerin elinde nükleer silahların varlığı bir tehdit değildir. Demokratik ülkelerin liderleri, yönetimleri sorumlu davranırlar, her adımlarını düşünerek atarlar. Maceraperest değildirler. Ancak İran gibi radikal dikta rejimlerinin olduğu ülkelerde bu silahların ne zaman, nasıl ve hangi amaç uğruna kullanılacağını kimse kestiremez. İran'ın nükleer silah varlığı, en az İsrail kadar, Türkiye ve diğer bölge ülkeleri için de bir tehdittir. İran gibi bir ülkenin nükleer silaha sahip olmasına göz yummak bir delinin eline pimi çekilmiş bir el bombası vermekten farksızdır. Nükleer silaha sahip olma kapasitesinin olup olmadığını sadece biz veya ABD söylemiyor. Aynı şeyi Fransa, Almanya, İngiltere de söylüyor. İsrail İran'ın çok kurnazca hareket ettiğini, nükleer tesisleri toplu hedef olmaması için İran'da 300 ayrı noktaya dağıttığını ve bu programa engel olmak isteyen tüm ülkeleri akıllıca oyaladığını düşünüyor." İsrail, Irak'ın toprak bütünlüğünden yana "Peki siz ve ABD, Irak'ta olduğu gibi bu program durmaz ise İran'ı vuracak mısınız?" tarzındaki sorumuza "Hayır, o en son çaredir. Ama tüm medeni dünya bir araya gelip İran'ı durdurmalıdır. Bunun birçok yolu var. Diplomasi, ekonomik ambargo, abluka gibi birçok yol denenmeli ve bu program durdurulmalıdır" karşılığını veriyor. Büyükelçi. İsrail, Orta Doğu'da kendisi için İran ve Suriye'yi öncelikli tehdit olarak görüyor. Irak ve Kuzey Irak'taki İsrail varlığı ile ilgili sorumuzu da Büyükelçi, "Biz Irak'ın toprak bütünlüğünün korunmasından yanayız. K. Irak'ta hiçbir faaliyetimiz yok. K. Irak'ı en iyi Türk istihbaratı takip eder. Orada bir faaliyetimiz olsa Türkiye'nin anında haberi olur. Böyle bir şey yok. Ufku dar, kısa ömürlü liderler istikrarsızlığı, vizyon sahibi, tarihe mal olmak isteyen cesur liderler de barışı tesis ederler. Filistin ve İsrail liderleri tarihe mal olmak istiyorlarsa cesurca bu coğrafyada bir an önce barışı hakim kılmalıdırlar" diye cevaplıyor.