Tunus ve Mısır'da olup bitenler ABD dahil herkesi şaşırtıyor. Neden şaşırdıklarını anlamakta zorlanıyorum. Zaten ABD Orta Doğu'daki gelişmeleri okuma konusunda kör ve zayıf. Ama bu konuda uzman olan İngilizler meseleyi önceden nasıl fark edemediler bilemiyorum. İnternet ve dijital yayıncılık sayesinde artık kapalı toplumlar da dünyada olup bitenlerden haberdar olabiliyorlar. Baskı rejimlerinin hakim olduğu birçok Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkesinde de özellikle gençler dünyadan haberdarlar. Dünyadaki değişimi takip edebiliyorlar ve bu değişimden etkileniyorlar. Demokrasinin, insan haklarının, evrensel hukuk ilkelerinin, düşünce ve inanç özgürlüğünün hedeflendiği bir değişim sürecini bu toplumlar da istiyor. Bu değişim arzusunu güç kullanarak uzun süreli bastırmak mümkün değil artık. Herkes şunu çok iyi bilmeli, ne kadar baskı yapılırsa yapılsın hatta ne kadar kan dökülürse dökülsün bu coğrafyada yükselmeye başlayan değişim arzusu engellenemez. Bu isteği geçici olarak engelleyebilirsiniz ama 'ok yaydan çıktı'. Bir daha geri çeviremezsiniz. Bu insanlar açlık, işsizlik ve yoksulluk nedeniyle sokaklara dökülmediler. Belki işsizlik ve yoksulluk sokağa dökülmelerini tetikleyen ikincil-üçüncül nedenler olabilir. Bence asıl gerekçeleri değişim talebi. 'Demokrasi' hedefli bu değişim talebinin gerçekleşmesi halinde diğer sorunların da daha kolay çözülebileceğini biliyorlar. Orta Doğu ve İslam coğrafyasına özgü başka güçlü bir neden daha var. Orta Doğu'da Filistin'i-Gazze'yi ve Filistin halkının çektiği acıları yok sayan ve İsrail ile iş birliği içindeki yönetimlerin, ABD'nin sınırsız desteğine rağmen Müslüman halkın sempatisini ve desteğini almaları mümkün değil. Halk bugün olmazsa yarın, yarın olmazsa öbür gün bu yönetimlerden kurtulmanın yöntemlerini aramaya devam edecek. Suriye ve İran yönetimlerinin ayakta kalabilmesinin neredeyse tek sebebi bu yaklaşımdır. Ayrıca, kim ne derse desin Orta Doğu'da yaşayan insanların Türkiye'den ve Başbakan Erdoğan'dan etkilendikleri gayet açık. Bir taraftan 22 yıl sonra Tunus'a dönen muhalif lider Gannuşi'nin "kültürel, toplumsal ve siyasi olarak bize en yakın model Türkiye" sözleri. Diğer tarafta Müslüman Kardeşler'in etkili ismi Tarık Ramazan'ın; "Benimsediğimiz yeni duruş, kökünü inkâr etmeden laikliği ve demokrasiyi kabul etmek üzerine kurulu. Bu yapıda 40'lı yaşlardaki genç entelektüeller Recep Tayyip Erdoğan'a benzer bir yaklaşıma sahip" mealindeki sözleri... Sokağa dökülmenin araçları twitter, facebook ve El Cezire ama model Erdoğan'ın Türkiye'si. Kendi değerlerini, inançlarını ve tarihini unutmayan ama Batı'nın insanlık tarihine mal olmuş değerlerini yaşama geçiren bir model bu. Türkiye'de son 8 yıldır İslam'la demokrasinin birlikte yaşatılabileceğini ve refahın artırılabileceğini gösteren Erdoğan, Arap sokaklarındaki değişimin lideri durumunda. Arap gençleri, Ladin-Mübarek ve Ahmedinecat'tan değil Erdoğan'dan etkileniyorlar. Batılılar Erdoğan'ı dinleseydi bugün batının terör örgütü olarak gördüğü Hizbullah, Hamas ve Müslüman Kardeşler çoktan silahı terk edip birer siyasi parti haline gelmişlerdi. Dünyanın jandarması konumundaki ABD, Orta Doğu'da İsrail'in güvenliğini tüm değerlerin üstünde tutmaya devam ederse her metrekareye bir asker de koysa başarılı olamaz. "İsrail güvende olsun, onun güvenliği için her yol mubahtır" anlayışı devam ettiği sürece ABD Orta Doğu'da başarılı olamaz. İsrailliler de güven ve huzur içinde hayatlarını devam ettiremez. Akıllı bir küresel güç hem İsrail'in güven içinde yaşayacağı hem de çevre ülke ve halkların hukukunun korunduğu bir formül bulur. Bunun dışındaki tercih ve uygulamalar kalıcı olmaz. Kan ve gözyaşı akmaya devam eder. Mısır'daki olaylar karşısında tutum belirlemeye çalışan ABD, Hüsnü Mübarek'ten sonra ABD ve İsrail'in çıkarlarını koruyacak bir yönetimin peşinde. Halkın sokağa neden döküldüğünü unutarak veya umursamayarak sadece kendi çıkarına göre bulacağı bir formül ne kadar kalıcı olabilir? ABD yönetimi Baradey'e karşı çıkar. Çünkü Baradey geçmişte ABD'ye teslim olmadı. ABD, Mısır Cumhurbaşkanı Yardımcısı Ömer Süleyman'ın ordu desteği ile geçici olarak Mübarek'in yetkilerini devralması ve geçici bir hükümetle eylülde ülkeyi seçime götürmesi planları yapıyor. "Mısır'ın geleceği Mısır halkı tarafından belirlenecektir" diyen Obama boş durmuyor. Tek derdi İsrail'in güvenliği ve ABD'nin çıkarları için çalışacak bir yönetimi iş başına getirmek. Ben de diyorum ki sadece İsrail'in güvenliği esas alınarak kurulacak geçici bir yönetimi Mısır halkı kabul etmez. ABD Obama'nın dediği gibi Mısır'ın geleceğini Mısır halkına bıraksın. Mısır'daki tüm siyasi aktörler bir araya gelip ülkeyi demokratik bir seçime taşıyacak geçici hükümeti oluştursunlar.