Orta Doğu'da kördüğüm çözülecek mi?

A -
A +

Şarm El Şeyh inşallah tarih sayfalarına barış şehri olarak girer! Mısır'ın bu barış şehrinde geçtiğimiz salı günü Filistin ve İsrail liderleri Orta Doğu Barışı yönünde dev bir adım attılar. Şaron ve Abbas'ın barış için el sıkışması dünyayı rahatlattı. Beş yıl aradan sonra barış görüşmelerinin yeniden başlaması çok sevindirici bir gelişme. Şaron ve Abbas'ın karşılıklı ateşkes ilan etmeleri tüm dünyaya rahat bir nefes aldırdı. Filistin ve İsrail liderleri arasında en son görüşme ABD'nin Camp David kentinde 11 Temmuz 2000 tarihinde gerçekleşmişti. Yaser Arafat ile Ehud Barak'ın katıldığı bu görüşmeler Eylül 2000'de başlayan intifada nedeniyle sonuçsuz kalmıştı. 5 yıl süren kanlı çatışmalarda hem İsrail tarafı hem de Filistin halkı ciddi kayıplar verdi. Masum İsrailli siviller terörle birlikte yaşamaya , zavallı Filistin halkı da her gün İsrail ordusunun bomba ve mermi yağmuru altında hayatlarını devam ettirmeye çalıştılar. Bir tarafta İsrail askerlerinin operasyonları, diğer tarafta Filistin intifadası. Her iki halk da artık bunlardan bıktı-usandı. Yeni başlayan süreçle bu iki faaliyet karşılıklı durduruldu. Gelinen noktada Filistin lideri Abbas'ın değerlendirmesi, "Filistin halkı için artık özgürlüklerini kazanma zamanıdır". Şaron ise "Filistin halkının barış ve özgürlük içinde yaşamasına saygı gösteriyoruz" diyor. Radikal örgütlere dikkat Bu mesajlar son derece anlamlı ve cesur mesajlar. Barış yapmak cesaret isteyen bir iştir. Hem İsrail'deki hem de Filistin'deki radikal grupların gücünü iyi bilenler her iki liderin de işinin ne kadar zor olduğunu değerlendirebilirler. Zirveden olumlu bir hava çıktı. İsrail ile ilişkilerini donduran Mısır ve Ürdün bu olumlu havanın sonunda birkaç gün içinde İsrail ile diplomatik ilişkilerini tekrar başlatacaklarını açıkladılar. Hem İsrail tarafında hem de Filistin tarafında sağlanan bu olumlu havayı bozmak için radikaller hemen harekete geçecek ve ellerinden gelen her şeyi yapacaklardır. Nitekim zirveden hemen sonra HAMAS'ın, "Abbas'ın ateşkes kararı bağlamaz. İsrail'in tavrını izlemeyi sürdüreceğiz" tarzındaki açıklaması bunun en yakın örneği. Bu açıklama bu olumlu atmosferi germeye yetmiştir. Orta Doğu'da kan ve gözyaşının dinmesini gerçekten isteyen herkes sağlanan bu olumlu ortamın bozulmasına izin vermemelidir. Özellikle Orta Doğu ülkelerinin liderleri Filistin lideri Abbas'a destek vermeli, onu cesaretlendirmeli, Filistin de bu istikrarsızlıktan beslenen-paye kapan örgütlerin barış sürecini engellemelerine izin vermemelidirler. İran ve Suriye Filistin halkının iyiliğini gerçekten istiyorsa bu barış sürecine çok samimi olarak destek vermelidirler. Diğer taraftan bu sürecinin arkasına ağırlığını koyan ABD, gücünü sadece İsrail'in değil her iki halkın arkasında eşit kullanmalı, adil davranmalıdır. Adil sonuçları olmayan bir barış anlaşmasının uzun vadeli olmayacağını herkes bilmelidir. Orta Doğu coğrafyasında radikal terörün damarlarını kesmenin birinci şartı İsrail-Filistin sorununun çözümüdür. 11 Eylül terör olayı bu sorunu sadece İsrail-Filistin ile sınırlı kalmadığını hepimize acı bir biçimde göstermiştir. HAMAS ve İSLAMİ CİHAT'ın barışa ikna edilmesi veya kaynaklarının kesilmesi, güvenlik duvarı konusu, Kudüs'ün statüsünün her iki halkı da tatmin edecek şekilde belirlenmesi nihai barışın önündeki önemli engellerdir.. Sağduyunun, cesaretin, güçlü liderliklerin, samimi barış isteklerinin ve iki ülkeye de ciddi barış desteğinin bu engelleri aşacağına inanmak istiyorum. Nihai barış konusunda umutluyum!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.