Özgürlük talebini kaos diye sunmak

A -
A +

9 Şubat Cumartesi günü Ankara'da Sıhhiye meydanında yapılan Bağımsızlık ve Laiklik mitinginden bir gün önce Sıhhiye Köprüsü altındaki Osmanlı Camii'nde ihbar üzerine bir bomba bulundu. Mitingi kana bulamak için konan bombanın erken bulunmuş olması büyük bir faciayı önledi. "Bir kargaşa, bir çatışma ortamı olsa da eski pozisyonumu kazansam" diye fırsat kollayan provokatörler, Sıhhiye meydanında işbaşındaydı. 1 Mayıs 1977 günü İşçi Bayramı'nı kutlamak isteyen 500 bin kişinin üzerine ateş açıp 34 kişinin ölümüne sebep olan olayı hatırladım. O olay kimin işine yaradıysa bugün de aynı provokatörler sahnede. Krizden beslenenler yeni krizler üretmek için ciddi çabalar gösteriyorlar. Sokağa, insanların içine çıkın ve görün; kimsenin bölündüğü filan yok. Kimse mevcut yasağın kaldırılmasından endişe duymuyor. Toplumun büyük bir bölümü yasağın kaldırılmasını memnuniyetle karşılıyor. İşin kötü tarafı krizlerden beslenenlerle, yasağın sürmesini isteyen marjinal çevreler toplumu tahrik edecek açıklamalarda bulunuyor. İnsanlarımız bu tahriklere itibar etmemeli ve provokasyonlara karşı son derece duyarlı davranmalıdır. Bir özgürlük talebini, 'kaos' diye sunmak iyi niyetli bir girişim değildir. Bahsedilen kaosun toplumsal temeli yok. Bazı basın-yayın organlarının bölünme tehlikesini çok sık kullanması ve bu bölünmeyi en fazla kendilerinin kışkırtıyor olması dikkate değer bir durumdur. Akla zarar birçok korku pazarlanıyor. Kriz üretme ustaları bu defa da, baş örtüsü yasağının kaldırılması girişiminden bir kaos çıkarmak istiyorlar. Geçmişe dönüp bakın; darbe çağrıları, Çankaya savaşları, 367'ler, gece yarısı muhtıraları... Toplum, artık her girişimle neyin amaçlandığını fark ediyor. 411 milletvekili anayasadaki iki maddeyi daha da pekiştirerek esasen var olmayan bir yasağı ortadan kaldırdılar. Allah aşkına, "AK Parti'ye muhalefet edeceğiz" diye bu yasağı savunmaya kalkmayın! Yapılan iş bize yakışmayan bir yasağın kaldırılmasından ibaret. Meseleyi abartmayın ve başka mecralara çekmeyin. Reşit bir bireyin serbest iradesiyle inancı gereği baş örtüsünü takmasının laiklikle bağdaşmayan bir yönü yok. Üniversitelerinde baş örtüsü yasağı uygulayan tek bir "laik" ülke var mı, dünyada? İnat etmeyelim. Bu yasağı savunmak uğruna akıl ve bilim dışı gerekçeler üretmeye çalışmayalım. Bu tür sorunları kaşımaktan toplumu kışkırtmaktan, kamplaştırmaktan ve kaos arayışından vazgeçin, lütfen. Rüştünü ispat etmiş bir kız öğrencinin kıyafeti nedeniyle üniversiteye alınmaması; ne eğitim hakkı ilkesiyle, ne bireysel hak ve özgürlüklerle ne de laiklik ilkesiyle bağdaşır. Öküz altında buzağı aramayın. "İlerde ilköğretim ve kamuda da serbest bırakılabilir" peşin hükmü ile hareket edip, niyet okuyuculuğuna soyunup mevcut yasağı savunmak ahlâkî gelmiyor, bana. Efendim, bazıları "Şimdi sırası mıydı, neden acele edildi?" gibi eleştirilerde bulunuyorlar. El-insaf, lütfen. 5 yıllık ilk iktidarında bu mesele gündeme geldikçe erteleyen ve toplumsal uzlaşmanın yanında kurumsal uzlaşma arayışına giren AK Parti değil miydi? Türkiye'nin bu konuya benzer sorunları 40 yıldır aynı mantıkla ertelendi de ne oldu? Bu sorunu AK Parti 2-3 yıl sonra gündeme getirseydi bugünkü malum çevreler(!) farklı bir tepki mi verecekti? Bu mesele yeni anayasada ele alınsaydı; yani anayasa tartışmaları gerçek mecrasından çıkıp baş örtüsü tartışmasına kilitlenmeyecek miydi? Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milleti; kendini ilim adamı değil memur gibi gören birkaç rektörden, yıllardır hükümetlere ne yapması gerektiğini işaret eden ve işaretlerine uyulan medya organlarından ve CHP'den ibaret değildir. Tabii ki, samimi endişesi olanların endişelerini anlamak ve gidermek iktidarların görevidir. Ancak baş örtüsü yasağının kaldırılmasını bahane ederek Yüce Meclis'te, iktidarla güç kavgasına girenlere aldırmayın. Çünkü toplum ve toplumsal sorunlar onların umurunda değil. Tahammülsüzlükleri toplumadır, tahammülsüzlükleri bükemedikleri ve yönetip yönlendiremedikleri Başbakan'adır. Laiklik onların umrunda bile değil. Sadece maske olarak ihtiyaçları var.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.