Son birkaç yazımda ABD'nin PKK-KADEK örgütüne gösterdiği müsamahadan bahsetmiş ve bazı konularda Türkiye'ye karşı ikili hareket ettiğini belirtmiştim. Bu tespitlerimden dolayı bazı okuyucularımdan tepki aldım. Ama Ben bu konuda ısrarlıyım çünkü ortada somut örnekler var. . Türk kamuoyu da bu konuda hükümeti ve askeri pasif davranmakla suçluyor. Çoğu insan "Biz sınırımızın dibinde ülkemizin ulusal güvenliğini tehdit eden eli kanlı bu örgüte müdahale etmek için ABD'den izin mi alacağız? Kilometrelerce ötedeki ABD kendi güvenliğini sağlamak maksadıyla bu bölgeyi işgal ederken bizden izin mi aldı? Neden hükümet ABD'ye bu konuda nota vermiyor? Neden aktif tedbirler alınmıyor? Neden Barzani ve Talabani'ye milyonlarca dolar para kazandıran Habur sınır kapısı kapatılmıyor? Irakla ticaret ve yardım için başka alternatif ikmal yolları yok mu? Topluma kazandırma yasası 40 yıllık dostluğu bir kenara iterek ülkemizi tehdit eden terör örgütünü himaye eden, Türk düşmanlığı yapan Barzani ve Talabani'yi baş tacı eden ABD hangi yüzle bizden asker istiyor?" ABD bu bölgede barınan teröristleri kontrol altına alarak 'en kısa zamanda' topluma kazandırma yasasından yararlanmalarını sağlamalıdır. Hiç bir şeyi adam gibi yapamıyoruz. Çıkarılan topluma kazandırma yasasından Kuzey Irak'ta barınan teröristlerin bilgisi var mı? Bu yasadan yararlanmak isteyen Kuzey Irak'taki örgüt üyeleri Amerikalı yetkililere ulaşıyor. ABD'li yetkililer bu kişileri KDP görevlilerine gönderiyor. KDP yetkilileri ise bu yasanın bir tuzak olduğu konusunda onları ikna edip geldikleri kampa geri dönmelerini sağlıyor. Yapılan araştırmalarda özellikle Kandil Dağındaki örgüt mensuplarının yasanın kendilerine sağladığı kolaylıklardan habersiz oldukları, Kuzey Irak'taki Türk güvenlik güçlerine nasıl ulaşacaklarını bilmedikleri anlaşılıyor. Her türlü tedbir alınmalıdır Kuzey Irak'taki örgüt üyelerine bu yasanın getirdiği kolaylıkların neler olduğunu öğrenmelerini sağlayacak her türlü tedbir alınmalıdır. Burada başta RTÜK olmak üzere Dışişleri, İçişleri ve güvenlik yetkililerimize büyük görevler düşmektedir. Topluma kazandırma yasasının bölücü örgütün tüm fertlerine bir çağrı olarak duyurulması için el birliği ile çalışılması gerektiği inancındayım. Örneğin tüm televizyon ve radyo kanallarımızda program aralarına serpiştirilecek kısa, vurucu ve öz cümlelerden oluşan spotlarla, dağdaki örgüt üyelerinin haberdar olması sağlanmalıdır. Tecrübelerimle biliyorum ki, buradaki örgüt mensupları Türkiye'den yayın yapan radyoları dinliyorlar. Gazeteler bunlara ulaşmıyor. Ama en etkili araç radyolar. Bazı TV kanallarından hepsi olmasa da bir kısmı izleyebiliyor. Yakalanan teröristlerin ifadeleri incelendiğinde en çok dinlenen radyo ve en çok izlenen TV kanalları ve programlar bellidir. Bu radyo ve TV aracılığı ile yeni yasanın kendilerine ne gibi kolaylıklar sağladığı, Kuzey Irak'taki Türk güvenlik güçlerinin telefonları ve bizim güvenlik güçlerimize nasıl ulaşılabilecekleri kısa mesajlar halinde yayınlanmalıdır. Kuzey Irak'taki teröristlerin en çok dinlediği Radyo kanalı Güven FM'dir. Ben o bölgedeki arkadaşlarımıza bir aydır bu radyoyu dinlettiriyorum. Yayınlarında bu yasayla ilgili hiçbir şey yok. Güvenlikle görevli asker-sivil herkes bu konudaki eksikliklerin ivedi giderilmesini sağlamalıdır. Kuzey Irak'ta ve sınır bölgesinde görev yapan güvenlik güçleri ile İçişleri Bakanlığımız bu bölgedeki örgüt mensuplarına ulaşmanın yollarını bulmalıdırlar. ABD samimi davranmalı... Dostane müttefik olarak görmeyi arzu ettiğimiz ABD, Türkiye'yi oyalamamalı, ikili tutumları terkedip samimi davranmalıdır. Bizimle Irak'ta stratejik bir işbirliği yapıp yapmayacağına artık karar vermelidir. Kuzey Irak'ta ülkemizle ilgili tehdit devam ettiği sürece Türkiye bu bölge ile yakından ilgilenecektir. Türkiye'de artık hiç kimse ABD'nin "Ben ilgileneceğim" sözüne inanmıyor, uygulamayı görmek istiyor.