PKK'nın "Demokratik Açılım"a bakışı

A -
A +

Gazetemizin deneyimli muhabiri Osman Sağırlı son bir hafta içinde PKK'nın en önemli üç ismi ile röportajlar yaptı. İlk röportajını örgütten ayrılan Öcalan'ın kardeşi Osman Öcalan'la, ikincisini örgütün istihbarat sorumlusu Halil Ataç'la, son röportajını da şu anda örgütü aktif olarak yöneten Murat Karayılan'la gerçekleştirdi. Bu röportajlar, özellikle de Karayılan'la yapılan röportaj gazete yönetiminin önüne gelince bunları yayınlayıp yayınlamama konusunda tereddütler yaşandı. Benim de görüşüm alındı. Bazen haber yapmak adına örgütün propagandasını yapar hale gelebiliyorsunuz. PKK basını amaçları için kullanma konusunda çok mahir. Gazete yönetimindeki arkadaşlarla tartıştık. Aylardır "demokratik açılım" sürecinin tartışıldığı kamuoyumuzda, bu alanda atılan adımların PKK tarafından nasıl karşılandığının bilinmesinin gereğine inandık ve röportajları yayınladık... Röportajları okuduğunuzda ilk bakışta örgüt yöneticilerinin ağzından bal damladığını, samimi olarak barış istediklerini zannediyorsunuz. Ama detaylara girdiğinizde yönetici kadrosunun kendi geleceklerini garanti altına almaktan öteye bir amaçlarının olmadığını ve kendi iradeleri ile dağdan inmelerinin hayal olduğunu anlıyorsunuz. Hükümete muhatap olarak dağı ve İmralı'yı gösterenler de görsün. Onların derdi kendi gelecekleri. Kürt vatandaşlarımız ile ilgili atılan adımlar onları çok da ilgilendirmiyor. Karayılan, Kürtçe TV adımını küçümsüyor. Kürt dilinin seçmeli dil olarak okutulması, üniversitelerde Kürdoloji enstitüsünün açılması onu kesmiyor. Hükümetin atmayı planladığı tüm adımları küçümsüyor. Başbakanın "Bu meselenin çözümünde muhatabımız millettir" sözüne karşı çıkıyor. "DTP, Öcalan ve Kandil dışlanarak bu sorun çözülmez" tehdidinde bulunuyor. Çoğunluğu Kürt kökenli olan on binlerce insanımızın katilleri "Başbakan bizi muhatap alsın" diyorlar. Röportajın bir yerinde Karayılan ağzından baklayı çıkarıyor ve "Kürt sorununun özerklik temelinde çözülmesine varız" diyor. Kısacası özerklik istiyor. Özerklik talebinin arkasından ana dilde eğitim hakkı, siyasal örgütlenmeye imkân tanınması, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gibi taleplerini sıralıyor. Bununla da yetinmiyor, "Bir toplumsal uzlaşma projesinin imzalanması" gereğini dile getiriyor. Türkiye Cumhuriyeti devleti böyle bir projeyi senin gibi hainlerle mi imzalayacak? Siyasal örgütlenmeye imkân tanınması önerisiyle herhalde, "Devlet bizi affetsin, hiçbir şey olmamış gibi gelip Türkiye'de parti kuralım ve siyaset yapalım. TBMM'ye gelelim" demek istiyorlar. Olacak iş mi? Canına kıydığınız on binlerce insanın ruhu buna izin verir mi? Başbakanı tehdit etmekten de geri kalmamışlar: "Operasyonları durdur yoksa biz de eylem yaparız..." Durup dururken operasyon yapılmıyor. Silahı bırak bakalım operasyon filan kalıyor mu? "Kandil'de kalmak zorunda değiliz sekiz yıl Siirt-Şırnak dağlarında yaşadım" açıklaması dikkat çekici. Kandil de olabileceklerin farkında. Sonuç olarak PKK cephesinde değişen bir şey yok. Dağda suça bulaşmamış-pişmanlık duyup dönmek isteyenlere örgüt izin vermiyor. Örgütün hedefi, İmralı'dakinin ve 150-200 kişilik yönetici kadrosunun geleceğini garanti altına almak. Açılım filan umurlarında değil. Hükümet demokratik açılımla Kürt kökenli vatandaşlarımızın isteklerini karşıladıkça PKK'nın işi zorlaşacak.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.